Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de nimet verdiğin kimseye diyordun ki: "Eşini yanında tut. Allah'a karşı takvalı ol. Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi içinde gizliyorsun. İnsanlara huşu duyuyorsun; oysaki huşu duyman gereken Allah'tır." Sonra Zeyd ondan tamamıyla ayrılınca, Biz onu sana eş yaptık ki böylece himaye edilenlerin boşadıkları kadınlarla evlenmelerinde inananların üzerinde bir güçlük olmasın. İşte Allah'ın emri böylece yerine gelmiş oldu.
# | kelime | anlam | kök |
---|---|---|---|
1 | ve iz | ve hani | |
2 | tekulu | diyordun | قول |
3 | lillezi | kimseye | |
4 | en'ame | ni'met verdiği | نعم |
5 | llahu | Allah'ın | |
6 | aleyhi | ona | |
7 | ve en'amte | ve senin ni'met verdiğin | نعم |
8 | aleyhi | kendisine | |
9 | emsik | tut | مسك |
10 | aleyke | yanında | |
11 | zevceke | eşini | زوج |
12 | vetteki | ve kork | وقي |
13 | llahe | Allah'tan | |
14 | vetuhfi | fakat gizliyordun | خفي |
15 | fi | ||
16 | nefsike | içinde | نفس |
17 | ma | şeyi | |
18 | llahu | Allah'ın | |
19 | mubdihi | açığa vuracağı | بدو |
20 | ve tehşa | ve çekiniyordun | خشي |
21 | n-nase | insanlardan | نوس |
22 | vallahu | Allah'tır | |
23 | ehakku | layık olan | حقق |
24 | en | ||
25 | tehşahu | çekinmene | خشي |
26 | felemma | ne zaman ki | |
27 | kada | kesince | قضي |
28 | zeydun | Zeyd | |
29 | minha | o kadından | |
30 | vetaran | ilişiğini | وطر |
31 | zevvecnakeha | biz onu sana nikahladık | زوج |
32 | likey | için | |
33 | la | ||
34 | yekune | olmaması | كون |
35 | ala | üzerine | |
36 | l-mu'minine | mü'minler | امن |
37 | haracun | bir güçlük | حرج |
38 | fi | hususunda | |
39 | ezvaci | evlenmek | زوج |
40 | ed'iyaihim | evlatlıkları | دعو |
41 | iza | zaman | |
42 | kadev | kestikleri | قضي |
43 | minhunne | kadınlarıyle | |
44 | vetaran | ilişkilerini | وطر |
45 | ve kane | ve | كون |
46 | emru | buyruğu | امر |
47 | llahi | Allah'ın | |
48 | mef'ulen | yerine getirilmiştir | فعل |
Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine yardım etiğin kişiye, "Eşinden ayrılma, Allah'a saygı duy" dediğin anı hatırla! Oysa sen, içinde Allah'ın açığa çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Halbuki Allah, çekinmeye daha layıktır. Müminlere, evlatlıkları eşlerinden ayrıldıklarında onların boşanmış eşleriyle evlenmelerinde bir sıkıntı olmaması için Zeyd, eşinden ilgisini tamamen kesip ayrılınca onu sana nikahladık. Allah'ın emri kesinleşmiştir.
Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de nimet verdiğine (Zeyd'e) "Eşini yanında (nikâhında) tut; Allah'a karşı takvâlı ol!"* diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi* insanlardan korkarak içinde gizliyordun. Oysa kendisinden korkmana layık olan Allah'tır. Zeyd, ondan (eşi Zeynep'ten) ilişiğini tamamen kesince, biz seni onunla (Zeynep'le) eşleştirdik (nikâhladık) ki evlatlıklar eşlerinden tamamen ayrıldıklarında müminlere (ayrılan o kadınlarla evlenmek isterlerse) herhangi bir zorluk olmasın!* Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
ALLAH tarafından kendisine iyilik yapılan ve senin de iyilikte bulunduğun kişiye, "Karını tut ve ALLAH'ı gözet" diyordun. Böylece ALLAH'ın açığa vuracağı bir şeyi gizliyordun. ALLAH'tan çekinmen gerekirken halktan çekiniyordun. Zeyd eşiyle ilişiğini kestiğinde biz seni onunla evlendirmiştik ki iman edenler, evlatlıkları eşleriyle ilişiklerini kestiklerinde onlarla evlenmekte güçlükle karşılaşmasın. ALLAH'ın buyruğu yerine getirilmelidir.
Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de nimet verdiğin kimseye diyordun ki: "Eşini yanında tut. Allah'a karşı takvalı ol.* Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi içinde gizliyorsun. İnsanlara huşu* duyuyorsun; oysaki huşu duyman gereken Allah'tır.*" Sonra Zeyd ondan tamamıyla ayrılınca, Biz onu sana eş yaptık ki böylece himaye edilenlerin* boşadıkları kadınlarla evlenmelerinde inananların üzerinde bir güçlük olmasın. İşte Allah'ın emri böylece yerine gelmiş oldu.
Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye: "Eşini bırakma, Allah'tan kork" diyordun ama aslında insanlardan çekinerek Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi içinde gizliyordun*. Oysa doğru olan* Allah'tan çekinmendir. Zeyd eşiyle ilişiğini kesince onu seninle evlendirdik. Bunu yaptık ki, müminlerin evlatlıkları, eşleriyle ilişkilerini kesince onlarla evlenmeleri konusunda bir sıkıntı olmasın. Allah'ın buyruğu yerine gelmiştir.
Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimet verdiğin kişiye; "Eşini bırakma ve Allah'a yönelik sorumluluk bilinci taşı!" demiştin. Çünkü insanlardan çekindiğin için, Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi içinde saklamıştın. Oysa Allah, Kendisinden çekinmene daha yaraşır. Sonra, Zeyd ondan ilişiğini kestiğinde, onu, seninle evlendirdik ki, evlatlıkları ilişiğini kestiklerinde, onlarla evlenmek konusunda inananların üzerinde bir zorluk olmasın. Sonuç olarak, Allah'ın buyruğu yerine getirilmiş oldu.*
Hani bir zamanlar Allah'ın kendisine ikram ettiği, senin de iyilikte bulunduğun kişiye diyordun ki: "Eşini bırakma ve Allah'a karşı saygılı ol!" Ama Allah'ın açıklayacağı şeyi sen içinde saklıyordun; zira insanlardan çekiniyordun: oysa ki kendisinden çekinmen gereken sadece Allah'tı. En sonunda Zeyd o kadınla ilişkisini tamamen kesip boşayınca Biz onu seninle evlendirdik ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kesip boşadıklarında kişilerin onlarla evlenmelerinin önünde hiç bir engel bulunmasın: sonuçta Allah'ın emri yerine gelmiş oldu.
Hani sen Allah'ın nimetlendirdiği, senin de lütufta bulunduğun kişiye "Eşini yanında tut, Allah'tan kork!" diyordun ama, Allah'ın açıklayacağı birşeyi de içinde saklıyordun; insanlardan çekiniyordun. Oysaki kendisinden korkmana Allah daha layıktır. Zeyd o kadından ilişiğini kesince onu sana nikahladık ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde, müminler için o kadınlarla evlenmede bir güçlük olmasın. Zaten Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
Hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: "Eşini yanında tut ve Allah'tan sakın" diyordun; insanlardan çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah, kendisinden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, biz onu seninle evlendirdik; ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü'minler üzerine bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
Bir de hatırla o vakti ki, o kendisine hem Allah'ın nimet verdiği, hem de senin iyilik ettiğin kimseye: "Zevceni kendine sıkı tut ve Allah'tan kork!" diyordun da Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi içinde gizliyor ve insanları sayıyordun. Oysa Allah, kendisini saymana daha layıktı. Sonra Zeyd o kadınla ilişiğini kestiğinde Biz onu seninle evlendirdik ki, evlatlıklarının ilişkilerini kestikleri eşlerini nikahlama hususunda müminlere bir darlık olmasın. Allah'ın emri fiile (pratiğe) çıkarılmış bulunuyor.
Ve bir zaman, (ey Muhammed,) Allah'ın lütufta bulunduğu ve senin de iyilik ettiğin kişiye, "Eşini terk etme ve Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde ol!" demiştin. Ve (böylece) Allah'ın yakında aydınlığa çıkaracağı şeyi içinde gizlemiştin; çünkü insanlar(ın ne düşüneceklerin)den çekiniyordun, oysa çekinmen gereken yalnız Allah olmalıydı! (Fakat) sonra Zeyd o kadınla beraberliğini sona erdirdiğinde onu seninle evlendirdik ki (gelecekte) evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlar(la evlendikleri) için müminler suçlanmasın. Ve Allah'ın buyruğu (böylece) yerine getirilmiş oldu.
Hani sen Allah'ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, "Eşini nikahında tut (onu boşama) ve Allah'tan sakın" diyordun. İçinde, Allah'ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha layıktı. Zeyd, eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü'minlere bir zorluk olmasın. Allah'ın emri mutlaka yerine getirilmiştir.
Hem hatırla o vakıt ki o kendisine hem Allahın in'am ettiği hem senin in'am ettiğin kimseye: "zevceni kendine sıkı tut ve Allahdan kork" diyordun da nefsinde Allahın açacağı şeyi gizliyordun, nası sayıyordun, halbuki Allah, kendisini saymana daha gerekti, sonra vakta ki Zeyd, o kadından ilişiğini kesti biz onu sana tezvic eyledik ta ki oğullukların ilişiği kestikleri zevcelerinde mü'minlere bir darlık olmasın, Allahın emri de fi'le çıkarılmış bulunuyor
Allah'ın ni'met verdiği; senin de kendisine ni'met ver(ip hürriyete kavuştur)duğun kimseye: "Eşini yanında tut, Allah'tan kork" diyordun, fakat Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun, insanlardan çekiniyordun; oysa asıl çekinmene layık olan, Allah idi. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikahladık ki (bundan böyle) evlatlıkları, kadınlarıyle ilişkilerini kestikleri zaman o kadınlarla evlenmek hususunda mü'minlere bir güçlük olmasın. Allah'ın buyruğu (her zaman) yerine getirilmiştir.
Hani sen, Tanrı'nın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: "Eşini yanında tut ve Tanrı'dan sakın" diyordun; insanlardan çekinerek Tanrı'nın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Tanrı, kendisinden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, biz onu seninle evlendirdik ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadından boşandıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda inançlılar üzerine bir güçlük olmasın. Tanrı'nın buyruğu yerine getirilmiştir.
(Habibim) hatırla o zamanı ki Allahın kendisine ni'met verdiği ve senin de yine kendisine lutufta bulunduğun zate sen: "Zevceni uhdende tut. Allahdan kork" diyordun da Allahın açığa çıkarıcısı olduğu şey'i içinde gizliyor, insanlar (ın dedi kodusun) dan korkuyordun. Halbuki Allah kendisinden korkmana daha çok layıkdı. Şimdi mademki Zeyd o kadından ilişiğini kesdi, biz onu sana zevce yapdık. Taki oğullarının kendilerinden ilişkilerini kesdikleri zevceler (ini almakda) mü'minler üzerine günah olmasın. Allahın emri yerine getirilmişdir.
Hani sen; Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye diyordun ki: Eşini bırakma ve Allah'tan kork. Allah'ın açığa vuracağı şeyi de içine saklıyor, insanlardan korkuyordun. Halbuki en çok Allah'tan korkman gerekirdi. Nihayet Zeyd onunla bağını kopardığında, onu seninle evlendirdik ki böylece evladlıkları eşleriyle bağlarını kopardıklarında onlarla evlenmek konusunda mü'minlere bir vebal olmadığı bilinsin. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
Hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği, senin de nimet verdiğin kimseye: -Eşini tut ve Allah'tan sakın! diyordun. Allah'ın açıklayacağı şeyi içinde gizliyor ve insanlardan korkuyordun. Allah kendisinden korkulmaya daha layıktır. Zeyd, eşiyle ilişkisini kestiğinde, biz onu sana eş kıldık. Evlatlıkları eşleriyle ilişkisini kesince, onlarla evlenmek için müminler üzerine bir günah olmadığını göstermek için Allah'ın emri yapılagelmiştir.
Hani hem Allah'ın nimet ve ihsanına, hem de senin iyiliğine nail olmuş olup da hanımını boşamaya karar vermiş olarak sana danışmaya gelmiş olan kişiye sen: "Eşini yanında tut, Allah'tan kork!" demiştin. Allah'ın açığa çıkaracağı bir durumu içinde saklamıştın, çünkü insanlardan çekinmiştin. Halbuki asıl Allah'tan çekinmen gerekirdi. Neticede, Zeyd eşini boşayıp onunla ilişkisini kestikten sonra, Biz onu sana nikahladık ki, bundan böyle evlatlıkları, eşleriyle ilişkilerini kestikleri, onları boşadıkları zaman, o kadınlarla evlenmek hususunda müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri her zaman gerçekleşir.
Hani sen, Allah'ın üzerine in'amda bulunduğu ve senin de kendisine in'amda bulunduğun kimseye (Hz. Rasulullah'ın evlatlığı Zeyd b. Harise): "Eşini nikahında tut ve Allah'tan korun" diyordun, (fakat) Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi düşüncende gizliyordun ve insanlardan endişeliydin (bu fikrini yanlış anlayıp Allah yolundan dönerler diye)! (Oysaki) Allah, kendisinden endişe etmene daha layıktır! Zeyd ondan boşanınca, onu (Zeynep'i) seninle biz evlendirdik ki; evlatlıklarının eşlerinde, onlarla ilişkiyi bitirdiklerinde, iman edenler için (onlarla evlenmek hususunda) bir zorluk - engel olmasın.. . Allah'ın hükmü yerine gelmiştir!
ALLAH tarafından kendisine iyilik yapılan ve senin de iyilikte bulunduğun kişiye, 'Karını tut ve ALLAH'ı gözet,' diyordun. Böylece ALLAH'ın açığa vuracağı bir şeyi gizliyordun. ALLAH'tan çekinmen gerekirken halktan çekiniyordun. Zeyd eşiyle ilişiğini kestiğinde biz seni onunla evlendirmiştik ki, inananlar, evlatlıkları eşleriyle ilişiklerini kestiklerinde onlarla evlenmekte güçlükle karşılaşmasın. ALLAH'ın buyruğu yerine getirilmelidir.
Hani sen, Allah'ın kendisine bağışta bulunduğu ve senin de kollayıp gözettiğin kimseye, "Eşini yanında tut ve Allah'a takvalı davran." diyordun. İnsanlardan çekindiğin için, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. Oysaki esas çekinilmesi gereken Allah'tır. Sonra Zeyd, ondan ayrılınca, senin onunla evlenmeni istedik ki, evlatlıkların, kendilerinden boşandıkları kadınların evlenmelerinde, inananların üzerinde bir güçlük olmasın diye. İşte Allah'ın emri böylece yerine gelmiş oldu.
And you said to the one who was blessed by God, and blessed by you: "Keep your wife and reverence God," and you hid inside yourself what God wished to proclaim. And you feared the people, while it was God you were supposed to fear. So when Zayd ended his relationship with his wife, We had you marry her, to establish that there is no wrongdoing for the believers in marrying the wives of their adopted sons if their relationship is ended. And God's command is always done.
And when thou saidst to him whom God has favoured, and whom thou hast favoured: “Hold thou thy wife to thee, and be thou in prudent fear of God,” and wast concealing in thyself what God reveals. And thou fearedst men, when God has more right that thou fear Him. Then when Zayd had concluded any need of her, We gave her to thee in marriage, that there be not blame upon the believers concerning the wives of their adopted sons, when they have concluded any need of them. And the command of God is carried out.
When you said to him whom Allah has blessed and you yourself have greatly favoured, ‘Keep your wife to yourself and have taqwa of Allah,’ while concealing something in yourself which Allah wished to bring to light, you were fearing people when Allah has more right to your fear. Then when Zayd divorced her We married her to you so that there should be no restriction for the muminun regarding the wives of their adopted sons when they have divorced them. Allah’s command is always carried out.
Recall that you said to the one who was blessed by GOD, and blessed by you, "Keep your wife and reverence GOD," and you hid inside yourself what GOD wished to proclaim. Thus, you feared the people, when you were supposed to fear only GOD. When Zeid was completely through with his wife, we had you marry her, in order to establish the precedent that a man may marry the divorced wife of his adopted son. GOD's commands shall be done.
And you said to the one who was blessed by God, and blessed by you: "Keep your wife and reverence God," and you hid inside yourself what God wished to proclaim. And you were concerned with the people, while God was more deserving that you be concerned with. So when Zayd ended his relationship with his wife, We had you marry her, to establish that there is no wrongdoing for the believers in marrying the wives of their adopted sons if their relationship is ended. And the command of God is always done.
You said to the one who was blessed by God, and blessed by you: "Keep your wife and revere God," and you hid inside yourself what God wished to proclaim. You feared the people, while it was God you were supposed to fear. So when Zayd ended his relationship with his wife, We had you marry her, to establish that there is no wrongdoing for those who acknowledge marrying the wives of their adopted sons if their relationship is ended. God's command is always done.