Hani Allah, Nebilerden söz almıştı: "Size, kitap ve hikmet verdim; şimdi yanınızdakini tasdik eden bir resul geldiğinde, ona kesinlikle inanacak ve yardım edeceksiniz." "Bunu kabul ettiniz mi? Bu önemli görevi üstlendiniz mi?" demişti. "Kabul ettik." dediler. Allah: "Öyleyse tanık olun, Ben de sizinle birlikte tanık olanlardanım." dedi.
# | kelime | anlam | kök |
---|---|---|---|
1 | ve iz | ve ne zaman | |
2 | ehaze | almıştı | اخذ |
3 | llahu | Allah | |
4 | misaka | şöyle söz | وثق |
5 | n-nebiyyine | nebilerden | نبا |
6 | lema | elbette | |
7 | ateytukum | size verdim | اتي |
8 | min | -dan | |
9 | kitabin | Kitap | كتب |
10 | ve hikmetin | ve hikmet | حكم |
11 | summe | sonra | |
12 | ca'ekum | size geldiğinde | جيا |
13 | rasulun | bir resul | رسل |
14 | musaddikun | doğrulayıcı | صدق |
15 | lima | bulunan(Kitap)ı | |
16 | meakum | yanınızda | |
17 | letu'minunne | mutlaka inanacak | امن |
18 | bihi | ona | |
19 | veletensurunnehu | ve ona mutlaka yardım edeceksiniz | نصر |
20 | kale | demişti | قول |
21 | eekrartum | bunu kabul ettiniz mi? | قرر |
22 | ve ehaztum | ve aldınız mı? | اخذ |
23 | ala | üzerinize | |
24 | zalikum | bu hususta | |
25 | isri | ağır ahdimi | اصر |
26 | kalu | dediler | قول |
27 | ekrarna | kabul ettik | قرر |
28 | kale | dedi | قول |
29 | feşhedu | o halde tanık olun | شهد |
30 | ve ena | ben de | |
31 | meakum | sizinle beraber | |
32 | mine | ||
33 | ş-şahidine | tanık olanlardanım | شهد |
Allah, peygamberlerden şöyle söz almış ve "Bakın size kitap ve hikmet verdim, şimdi yanınızda bulunanı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi? Bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?" demişti. Onlar da, "Kabul ettik" dediler. "O halde tanık olunuz, ben de sizinle beraber tanık olanlardanım" dedi.
Hani Allah peygamberlerden "Ben size Kitap ve hikmet (doğru hüküm verme yeteneği) verdikten sonra beraberinizdekileri onaylayan bir elçi geldiğinde ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz." diye söz almıştı. "Bunu kabul ettiniz mi? Bu ağır sözümü üstlendiniz mi?" dediğinde, "Kabul ettik." demişlerdi. (Bunun üzerine Allah) "(Birbirinize) şahit olun! Ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim." demişti.
ALLAH peygamberlerden (nebilerden) şöyle misak almıştı: "Size kitap ve hikmet vereceğim. Daha sonra, beraberinizdekileri doğrulayan bir elçi (resul) geldiğinde onu onaylayacak ve onu destekleyeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi ve bu sözleşmeyi yerine getireceğinize söz verdiniz mi" demişti. Onlar "Kabul ettik" deyince, "Öyleyse şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım" demişti.
Hani Allah, Nebilerden söz almıştı: "Size, kitap ve hikmet verdim; şimdi yanınızdakini tasdik eden bir resul geldiğinde, ona kesinlikle inanacak ve yardım edeceksiniz." "Bunu kabul ettiniz mi? Bu önemli görevi üstlendiniz mi?" demişti. "Kabul ettik." dediler. Allah: "Öyleyse tanık olun, Ben de sizinle birlikte tanık olanlardanım." dedi.
Allah nebilerden kesin söz aldığında şöyle demiştir: "Size Kitap ve hikmet veririm de elinizde olanı onaylayan bir elçi gelirse kesinlikle ona inanacaksınız ve destek vereceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi? Bu ağır yükü (ısr) yüklendiniz mi?". Onlar da "Kabul ettik" demişlerdir. Allah: "Siz buna şahit olun, sizinle beraber ben de şahidim" demiştir.
Allah, peygamberlerden kesin söz aldığında, şöyle dedi: "Size kitap ve bilgelik verdikten sonra, yanınızda olanı doğrulayan bir elçi geldiğinde, kesinlikle Ona inanacak ve kesinlikle Ona yardım edeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu ağır yükümü üstlendiniz mi?" "Kabul ettik!" dediler. Allah, şöyle dedi: "Öyleyse tanık olun. Sizinle birlikte, Ben de tanık olanlar arasındayım!"
Allah peygamber (aracılığıyla kitap ehlin)den; "Eğer vahiyden ve hikmetten size bir pay verdikten sonra size hakikatten yanınızda kalanı tasdik eden bir elçi gelirse, kesinlikle ona inanmalı ve yardım etmelisiniz" taahhüdünü aldığı zaman sordu: "İşte bu şarta dayalı ahdimi alıp kabul ettiniz mi?" "Kabul ve tasdik ettik!" diye cevap verdiler. Allah buyurdu: "O halde şahid olun! Ben de sizinle birlikte şahitler arasında olacağım!"
Ve unutma ki Allah, peygamberlerden misaklarını almış, şöyle demişti: "Size Kitap'tan ve hikmetten nasip verdim. Sonra size elinizdekini doğrulayıcı bir resul geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve ağır yükümü üzerinize aldınız mı?". "Kabul ettik." dediler. "O halde tanık olun, sizinle beraber ben de tanıklardanım." dedi.
Hani Allah peygamberlerden 'kesin bir söz (misak)' almıştı: "Andolsun size Kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız." Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?" Onlar: "İkrar ettik" demişlerdi de "Öyleyse şahid olun, ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım," demişti.
Allah, vaktiyle peygamberlerden: "Andolsun ki, size kitap ve hikmetten her ne verdiysem, sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde ona kesinlikle inanacaksınız ve çaresiz ona yardım edeceksiniz." diye söz almış ve: "Bunu kabul ettiniz mi? Bunun üzerine ağır ahdimi boynunuza aldınız mı?" demişti. Onlar: "Kabul ettik." dediler. Allah da: "Öyle ise, şahit olun, ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim!" buyurdu.
Allah, (geçmiş vahiylerin izleyicilerinden) peygamberler vasıtasıyla şu taahhüdü talep etti: "Eğer, vahyi ve hikmeti size bahşettikten sonra, halen sahip olduğunuz hakikati tasdik eden bir elçi size gelirse o'na inanmalı ve yardım etmelisiniz. Bu şarta dayalı ahdimi kabul ve tasdik eder misiniz?" Onlar: "Kabul ederiz!" dediler. Allah: "Öyleyse (buna) şahit olun, Ben de sizin şahidiniz olacağım."
Hani, Allah peygamberlerden, "Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz" diye söz almış ve, "Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?" demişti. Onlar, "Kabul ettik" demişlerdi. Allah da, "Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım" demişti.
Hem Allah vaktiyle Peygamberlerin şöyle misakını almıştır: Celalim hakkıyçün size kitab ve hikmetten her ne verdimse sonra size beraberinizdekini tasdik eden bir Resul geldiğinde ona mutlak iman edeceksiniz ve labüdd ona yardımda bulunacaksınız, buna ıkrar verdiniz mi? ve bunun üzerine ağır ahdimi boynunuza aldınız mı? buyurdu. Ikrar verdik dediler, öyle ise, buyurdu: Şahid olun ben de sizinle beraber şahidlerdenim.
Allah, peygamberlerden şöyle söz almıştı: "Bakın, size Kitap ve hikmet verdim; imdi yanınızda bulunan(Kitap)ı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona mutlaka yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?" demişti. "Kabul ettik!" dediler. "O halde tanık olun, ben de sizinle beraber tanık olanlardanım." dedi.
Hani Tanrı peygamberlerden 'kesin bir söz (misak)' almıştı: "Andolsun size Kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldiğinde, ona kesin olarak inanacak ve ona yardımda bulunacaksınız". Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı? Onlar "İkrar ettik" demişlerdi de "Öyleyse şahid olun, ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım," demişti.
Allah, (geçmiş) peygamberler (in) den — and olsun ki size Kitab ve hikmet verdim. Sonra da size nezdinizdeki (o Kitab ve hikmeti) tasdik eden bir peygamber gelmişdir (gelecekdir). Ona kat'iyyen iman ve ona her halde yardım edeceksiniz diye — (ahd ve) misak aldığı zaman dedi ki "Ikraar etdiniz ve uhdenize bu ağır yükümü (vecibemi) alıb kabul eylediniz mi"? Onlar (cevaben): "Ikraar etdik" dediler. (Allah) dedi ki: "Öyleyse (birbirinize ve ümmetlerinize karşı) şahid olun, ben de sizinle beraber (bu ıkraarınıza) şahidlik edenlerdenim.
Hani Allah, Peygamberlerden söz almış: And olsun ki; size, kitabı, hikmeti verdim. Yanınızda olanı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde mutlaka o'na inanacak ve yardım edeceksiniz. İkrar edip de ahdi kabul ettiniz mi? demişti. Onlar da: İkrar ettik, demişlerdi. Allah: Şahid olsun, Ben de sizinle beraber şahidlerdenim, demişti.
Allah, peygamberlerden: -Size kitap ve hikmet verdim, sonra sizden olanı doğrulayan bir peygamber gelecek, ona kesinlikle iman edecek ve ona yardım edeceksiniz! diye söz aldığı zaman (sormuştu): -Karar verdiniz ve size yüklediğim bu ağır yükü kabul ettiniz mi? demişti. Onlar: -Kabul ettik diye cevap verdiler. -Şahit olun, ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim, buyurmuştu.
Hem Allah, vaktiyle peygamberlerden "Size kitap ve hikmet vermemden sonra, Sizin yanınızda bulunan kitabı tasdik edici bir peygamber geldiğinde, mutlaka ona inanıp yardımcı olacaksınız." diye söz almıştır. Allah: "Bunu kabul ettiniz, bu ağır yükümü sırtınıza aldınız mı?" dediğinde onlar: "Kabul ettik" diye kesin söz verince, Allah Teala: "Siz de şahit olun, zaten Ben de sizinle beraber şahitlik edeceğim." buyurdu.
Hani Allah Nebilerden (ve ümmetlerinden şu konuda) söz almıştı: "Size hakikat bilgisinden ve Hikmet verdim, bundan sonra beraberinizde olanı tasdik eden bir Rasul geldiğinde, Ona bütününüzle iman edecek ve yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve ağır yükümü üzerinize aldınız mı?", "Kabul ettik" dediler! "Şahit olun, ben de şahidim hakikatiniz olarak. "
ALLAH peygamberlerden (nebilerden) şöyle misak almıştı: 'Size kitap ve hikmet vereceğim. Daha sonra, beraberinizdekileri doğrulayan bir elçi (resul) geldiğinde ona inanacak ve onu destekleyeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi ve bu sözleşmeyi yerine getireceğinize söz verdiniz mi,' demişti. Onlar 'Kabul ettik,' deyince, 'Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahid olanlardanım,' demişti.
Hani! Allah, Nebilerden, "Size, kitap ve hikmet verdikten sonra, yanınızdakini tasdik eden bir rasul gelince, ona kesinlikle inanacak ve yardım edeceksiniz." diye kesin söz aldığında, "Bunu kabul ettiniz mi? Bu önemli görevi üstlendiniz mi?" demiş, Onlar da "Kabul ettik." demişlerdi. Allah: "Öyleyse tanık olun, Ben de sizinle birlikte tanık olanlardanım." demişti.
And God took a covenant from the prophets: "For what I have given you of the Scripture and wisdom, then a messenger will come to you authenticating what is with you. You will believe in him and support him." He said: "Do you testify, and agree to this burden", they said: "We testify." He said: "Then bear witness, and I am with you bearing witness."
And when God took agreement of the prophets: “What I give you of Writ and wisdom, then there comes to you a messenger confirming what is with you: you shall believe in him and help him.” He said: “Do you affirm and take upon that My covenant?” Said they: “We do affirm.” He said: “Then bear witness; and I am with you among the witnesses.”
Remember when Allah made a covenant with the Prophets: ‘Now that We have given you a share of the Book and Wisdom, and then a Messenger comes to you confirming what is with you, you must have iman in him and help him. ’ He asked, ‘Do you agree and undertake My commission on that condition?’ They replied, ‘We agree.’ He said, ‘Bear witness, then. I am with you as one of the witnesses.’
GOD took a covenant from the prophets, saying, "I will give you the scripture and wisdom. Afterwards, a messenger will come to confirm all existing scriptures. You shall believe in him and support him." He said, "Do you agree with this, and pledge to fulfill this covenant?" They said, "We agree." He said, "You have thus borne witness, and I bear witness along with you."
And God took a covenant from the prophets: "For what I have given you of the Book and wisdom, then a messenger will come to you authenticating what is with you. You will believe in him and support him." He said: "Do you testify, and agree to this burden?" They said: "We testify." He said: "Then bear witness, and I am with you bearing witness."
God took a covenant from the prophets: "For what I have given you of the book and wisdom, then a messenger will come to you authenticating what is with you. You will acknowledge him and support him." He said, "Do you testify, and agree to this burden?" they said, "We testify." He said, "Then bear witness, and I am with you bearing witness."