Yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevirmeniz birr değildir. Ama birr: Allah'a, Ahiret Günü'ne, meleklere, kitaplara ve nebilere iman etmek; malını sevdiği halde onu yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yol oğluna, yardım isteyenlere, rikab olanlara vermek; "salatı ikame etmek, zekat yapmak", söz verdiği zaman sözünü yerine getirmek, sıkıntıda, zorlukta ve felakete uğrama durumunda sabretmektir. İşte bunlar, sadık olanlardır. Ve işte bunlar, takva sahibi olanlardır.
# | kelime | anlam | kök |
---|---|---|---|
1 | leyse | değildir | ليس |
2 | l-birra | iyilik | برر |
3 | en | ||
4 | tuvellu | çevirmeniz | ولي |
5 | vucuhekum | yüzlerinizi | وجه |
6 | kibele | tarafına | قبل |
7 | l-meşriki | doğu | شرق |
8 | velmegribi | ve batı | غرب |
9 | velakinne | fakat | |
10 | l-birra | iyilik | برر |
11 | men | kişinin | |
12 | amene | inanmasıdır | امن |
13 | billahi | Allah'a | |
14 | velyevmi | ve gününe | يوم |
15 | l-ahiri | ahiret | اخر |
16 | velmelaiketi | ve meleklere | ملك |
17 | velkitabi | ve Kitaba | كتب |
18 | ve nnebiyyine | ve nebilere | نبا |
19 | ve ata | ve vermesidir | اتي |
20 | l-male | malını | مول |
21 | ala | ||
22 | hubbihi | sevdiği | حبب |
23 | zevi | ||
24 | l-kurba | yakınlara | قرب |
25 | velyetama | ve yetimlere | يتم |
26 | velmesakine | ve yoksullara | سكن |
27 | vebne | ve | بني |
28 | s-sebili | yolda kalmışlara | سبل |
29 | ve ssailine | ve dilencilere | سال |
30 | ve fi | ve | |
31 | r-rikabi | kölelere | رقب |
32 | ve ekame | ve ayakta tutması | قوم |
33 | s-salate | salatı | صلو |
34 | ve ata | ve vermesidir | اتي |
35 | z-zekate | zekatı | زكو |
36 | velmufune | yerine getirmeleridir | وفي |
37 | biahdihim | andlaşmalarını | عهد |
38 | iza | zaman | |
39 | aahedu | andlaşma yaptıkları | عهد |
40 | ve ssabirine | ve sabrederler | صبر |
41 | fi | ||
42 | l-be'sa'i | sıkıntıda | باس |
43 | ve dderra'i | ve hastalıkta | ضرر |
44 | ve hine | ve zamanında | حين |
45 | l-be'si | savaş | باس |
46 | ulaike | işte onlar | |
47 | ellezine | kimselerdir | |
48 | sadeku | doğru olan | صدق |
49 | ve ulaike | ve işte onlar | |
50 | humu | onlardır | |
51 | l-muttekune | muttakiler | وقي |
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batıya çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere ve kitaba iman edenin; malını çok sevmesine rağmen onu akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere, köle ve esirlere verenin; namazı dosdoğru kılanın;zekatı verenin; sözleştikleri zaman gereğini yerine getirenin; sıkıntıda, darlıkta, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanda sabır gösterenin eyleminden oluşur. İşte doğru olanlarbunlardır;işte sakınanlar da bunlardır.
(Gerçek) iyilik, yüzlerinizi doğu ve(ya) batı tarafına çevirmeniz değildir. Gerçek iyilik, kişinin Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere inanmasıdır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (yardım) isteyenlere ve kölelere sevdiği maldan harcamasıdır. (Ayrıca) namazı kılması, zekâtı vermesidir. (Bunlar) antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirenlerdir. (Dahası), sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenlerdir. Doğru olanlar işte bunlardır! Muttakîler (duyarlı olanlar) da işte bunlardır!
Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değil. İyiler o kimseler ki ALLAH'ı, ahiret gününü, melekleri, kitabı ve peygamberleri onaylarlar; akrabalara, yetimlere, muhtaçlara, evsizlere, dilencilere ve köleleri özgürlüğe kavuşturmaya seve seve para yardımında bulunurlar; Salatı gözetir, zekatı verir, sözleştikleri vakit sözlerinde dururlar; zorluğa, sıkıntıya ve zulme karşı direnirler. İşte doğru olanlar onlardır, erdemli olanlar da onlardır.
Yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevirmeniz birr değildir. Ama birr: Allah'a, Ahiret Günü'ne, meleklere, kitaplara ve nebilere iman etmek; malını sevdiği halde onu yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yol oğluna, yardım isteyenlere, rikab olanlara vermek; "salatı ikame etmek, zekat yapmak", söz verdiği zaman sözünü yerine getirmek, sıkıntıda, zorlukta ve felakete uğrama durumunda sabretmektir. İşte bunlar, sadık olanlardır. Ve işte bunlar, takva sahibi olanlardır.
İyilik, yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. İyilik; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve nebilere inanıp güvenen kişinin yaptığıdır. Böyle bir kişi, sevmesine rağmen malını, kendine yakınlığı olanlara, yetimlere, çaresizlere, yolda kalanlara, isteyenlere ve boyunduruk altındakilere verir. Namazı düzgün ve sürekli kılar ve zekatı verir. Bunlar anlaşma yaptıkları zaman da yükümlülüklerini yerine getirirler. Baskılara, zorluklara, bir de baskın anında olacaklara karşı dirençli olurlar. Özü sözü doğru olanlar bunlardır. Allah'tan çekinerek korunanlar da bunlardır.
Yüzünüzü doğuya ve batıya çevirmeniz, gerçek erdemlilik değildir. Gerçek erdemli kişi, Allah'a, Sonsuz Yaşam Günü'ne, meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanan, sevdiği maldan, yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve özgürlükten yoksun olanlara veren; namazı dosdoğru kılan ve zekatı verendir. Söz verdiklerinde sözlerini tutan; yokluk, zorluk ve sıkıntı zamanlarında dirençli olanlardır. Doğruyu söyleyenler, işte onlardır. Ve işte onlar, sorumluluk bilinci taşıyanlardır.
Gerçek erdem yüzlerinizi doğuya veya batıya döndürmeniz değildir. Fakat gerçek erdem kişinin Allah'a, ahiret gününe, meleklere, İlahi kelama, peygamberlere inanması, malı -ona sevgi duymasına rağmen- yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve özgürlüğü elinden alınanlara vermesi, namazı istikametle kılması, zekatı gönlünden gelerek vermesidir. Onlar söz verdikleri zaman sözlerinde dururlar, şiddetli zorluk ve darlıklara karşı göğüs gererler. İşte bunlardır sözlerine sadık kalanlar... Takvaya ermiş olanlar da bunlardır.
Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir. Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, ahıret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. Ve işte bunlardır korunan takva sahipleri.
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.
Erginlik, yüzlerinizi bir doğu bir batı tarafına çevirmeniz değildir. Ancak eren Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman edip yakınlığı olanlara, öksüzlere, çaresizlere, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirler uğrunda seve seve mal veren, hem namazı kılan, hem zekatı veren, sözleştikleri vakit sözlerini yerine getiren, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve savaşın kızıştığı anda sabır gösterenlerdir. İşte bunlardır doğru olanlar ve bunlardır Allah'tan korkup kötülüklerden sakınanlar.
Gerçekte erdemlilik, yüzünü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a, Ahiret Günü'ne, melekler, vahye ve Peygamberlere inanan, servetini -kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (yardım) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı (mali) yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve (gerçek erdem sahipleri) söz verdiklerinde sözünü tutan, felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir. İşte onlardır sadakatlerini gösterenler ve işte onlardır Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar.
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah'a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.
Erginlik değil: yüzlerinizi kah gün doğu tarafına çevirmeniz kah batı, ve lakin eren o kimsedir ki Allaha, Ahıret gününe, Melaikeye, Kitaba ve bütün Peygamberlere iman edip karabeti olanlara, öksüzlere, biçarelere yolda kalmışa, dilenenlere ve esirler uğrunda seve seve mal vermekte, hem namazı kılmakta hem zekatı vermekte, bir de andlaştıkları vakit ahidlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık hallerinde ve harbin şiddeti zamanında sabr-ü sebat edenler işte bunlardır o sadıklar ve işte bunlardır o korunan müttekiler
Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik, o(kimsenin iyiliği)dir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere inandı; sevdiği malını yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunan(köle ve esir)lere verdi; namazı kıldı, zekatı verdi. Andlaşma yaptıkları zaman andlaşmalarını yerine getirenler; sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenler, işte doğru olanlar onlardır, (Allah'ın azabından) korunanlar da onlardır.
Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Tanrı'ya, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanan; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştileştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.
(Namazda) yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz; birr (taat bu) değildir. Fakat birr, Allaha, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden, malı (nı Allah) sevgisiyle (yahud: mala olan sevgisine rağmen) akrabaye, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (Yolda kalmış müsafırlere), dilenenlere ve köle ve esirler (i kurtarmıy) a veren, namazı (nı) dosdoğru kılan, zekatı (nı) veren (kimselerin), ahidleşdikleri zaman sözlerini yerine getirenler (in), sıkıntıda ve hastalıkda ve muhaarebenin kızışdığı zamanlarda sabr-u metanet gösterenler (in birridir). Onlar (yok mu? imanlarında ve birr-ü taat iddiasında) saadık olanlar onlardır ve onlar takvaaya erenlerin de ta kendileridir.
Yüzlerinizi Doğu ve Batı tarafına çevirmeniz "bir" değildir. Lakin asıl "bir"; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitablara, peygamberlere iman eden, malını seve seve yakınlarına, yetimlere, miskinlere, yolculara, dilenenlere, kölelere, esirlere veren, namazı kılan, zekatı veren, muahede yaptıklarında ahidlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve şiddetli savaş anında sabredenlerinkidir. İşte sadık olanlar da onlardır ve müttakiler de onlardır.
-Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz iyilik değildir. Fakat iyilik Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden, malını sevgisine rağmen; akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolculara, dilencilere, kölelere ve esirlere veren, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren, sözleştikleri zaman sözlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve savaşta sabredenlerin durumudur. İşte sadıklar ve muttakiler onlardır.
İyilik (ve hayır), yüzlerinizi doğuya ya da batıya doğru çevirme değildir. Asıl iyilik; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman eden, sevdiği malını Allah'ı hoşnud etmek için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere, isteyenlere ve boyunduruk altında bulunup hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve esirlere veren, namazı hakkıyla ifa edip zekatı veren, sözleştiği zaman sözlerinde duran, hele hele sıkıntı ve hastalık hallerinde, savaşın şiddetleri esnasında sabreden kimselerin davranışlarıdır. İşte onlardır imanlarında samimi olanlar ve işte onlardır Allah'ı sayıp günahlardan korunan takvalılar!
Vechlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem bilgisine) çevirmeniz BİRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BİRR, "B" işareti anlamıyla Allah'a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melaikeye (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allah Esma'sının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullah'a), Nebilere iman eden; Allah sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından - vatanından ayrı düşmüş), yardım isteyenlere, kölelikten kurtarmaya veren; salatı ikame eden (Allah'a yönelişinin bilfiil hakkını veren); zekatını veren (Allah'ın bağışladığından bir kısmını karşılıksız paylaşan); söz verdiğinde sözünde duran; sıkıntı, hastalık ve şiddete maruz kaldığında buna dayanandır. İşte bunlar sadıklar ve korunanlardır.
Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değil. İyiler o kimseler ki ALLAH'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanırlar; akrabalara, yetimlere, muhtaçlara, yolda kalmışlara, dilencilere ve köleleri özgürlüğe kavuşturmaya seve seve para yardımında bulunurlar; namazı gözetir, zekatı verir, sözleştikleri vakit sözlerinde dururlar; zorluğa, sıkıntıya ve zulme karşı direnirler. İşte doğru olanlar onlardır, erdemli olanlar da onlardır.
Yüzünüzü doğuya ve batıya çevirmeniz birr değildir. Ama birr: Allah'a, Ahiret Günü'ne, meleklere, kitaplara ve nebilere iman etmek; malını sevdiği halde onu yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere, köle ve esirlere vermek; "salatı ikame etmek, zekat vermek", söz verdiği zaman sözünü yerine getirmek, zorlukta, sıkıntıda ve felakete uğrama durumunda sabretmektir. İşte bunlar, sadık olanlardır. Ve işte bunlar, takva sahibi olanlardır.
Piety is not to turn your faces towards the east and the west, but piety is one who believes in God and the Last Day, and the Angels, and the Scripture, and the prophets, and he gives money out of love to the near relatives, and the orphans, and the needy and the wayfarer, and those who ask, and to free the slaves, and he holds the contact-method, and he contributes towards betterment; and those who keep their pledges when they make a pledge, and those who are patient in the face of good and bad and when in despair. These are the ones who have been truthful, and they are the righteous.
It is not virtue that you turn your faces towards the East and the West. But virtue is: one who believes in God, and the Last Day, and the angels, and the Writ, and the prophets, and gives wealth in spite of love of it to relatives, and the fatherless, and the needy, and the wayfarer, and those who ask, and to manumit slaves; and who upholds the duty, and renders the purity; and those who keep their covenant when they make a covenant; and the patient in affliction and adversity, and during conflict: those are they who are sincere; and it is they who are those of prudent fear.
Goodness does not lie in turning your faces to the East or to the West. Rather, those with true devoutness are those who have iman in Allah and the Last Day, the Angels, the Book and the Prophets, and who, despite their love for it, give away their wealth to their relatives and to orphans and the very poor, and to travellers and beggars and to set slaves free, and who establish salat and pay zakat; those who honour their contracts when they make them, and are steadfast in poverty and illness and in battle. Those are the people who are true. They are the people who have taqwa.
Righteousness is not turning your faces towards the east or the west. Righteous are those who believe in GOD, the Last Day, the angels, the scripture, and the prophets; and they give the money, cheerfully, to the relatives, the orphans, the needy, the traveling alien, the beggars, and to free the slaves; and they observe the Contact Prayers (Salat) and give the obligatory charity (Zakat); and they keep their word whenever they make a promise; and they steadfastly persevere in the face of persecution, hardship, and war. These are the truthful; these are the righteous.
Piety is not to turn your faces towards the east and the west, but pious is one who believes in God and the Last Day, and the angels, and the Book, and the prophets, and who gives money out of love to the relatives, and the orphans, and the needy, and the wayfarer, and those who ask, and to free the slaves; and who upholds the contact prayer, and who contributes towards purification; and those who keep their pledges when they make a pledge, and those who are patient in the face of adversity and hardship and when in despair. These are the ones who have been truthful, and these are the righteous.
Piety is not to turn your faces towards the east and the west, but piety is one who acknowledges God and the Last day, and the controllers, and the book, and the prophets, and he gives money out of love to the near relatives, and the orphans, and the needy and the wayfarer, and those who ask, and to free the slaves, and he observes the Contact prayer, and contributes towards betterment; and those who keep their pledges when they make a pledge, and those who are patient in the face of good and bad and during persecution. These are the ones who have been truthful, and they are the righteous.