Derken katımızdan, kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan bir ilim öğrettiğimiz Bizim kullarımızdan bir kul buldular.
Orada katımızdan kendisine rahmet verdiğimiz ve yine katımızdan kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan birini buldular.
(Derken), kendisine katımızdan bir rahmet verdiğimiz ve ona tarafımızdan bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul bulmuşlardı.*
Katımızdan kendisine rahmet verdiğimiz ve bilgimizden öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.
Derken katımızdan, kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan* bir ilim öğrettiğimiz* Bizim kullarımızdan bir kul* buldular.
Sonra kullarımızdan bir kulu buldular. Ona katımızdan bir ilim öğreterek ikramda bulunmuştuk.
Sonunda, Kendi katımızdan Ona bir rahmet verdiğimiz ve bilgimizden öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul buldular.*
Sonunda orada, kendisine katımızdan bir rahmete nail kılarak (ilmimizden) bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan birini buldular.
Orada, kullarımızdan öyle bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, lütfumuzdan bir ilim öğretmiştik.
Derken, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.
derken kullarımızdan bir kul buldular ki, Biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
Ve orada kendisine katımızdan üstün bir bağışta bulunarak (özel) bir bilgiyle donattığımız kullarımızdan birine rastladılar.
Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
Derken kullarımızdan bir kul buldular ki biz ona nezdimizden bir rahmet vermiş ve ledünnimizden bir ılim öğretmiştik
(Orada) Kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiştik ve ona katımızdan bir ilim öğretmiştik.
Derken, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.
Derken kullarımızdan (öyle) bir kul buldular ki biz ona tarafımızdan bir rahmet vermiş, kendisine nezdimizden (haas) bir ilim öğretmişdik.
Derken kullarımızdan bir kul buldular ki Biz, ona; katımızdan bir rahmet vermiş ve kendisine nezdimizden bir ilim öğretmiştik.
Orada, kendisine esenlik verip, katımızdan bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul buldular.
Orada bizim seçkin kullarımızdan öyle bir has kulumuzu buldular ki Biz ona lütfedip, nezdimizden rabbani bir ilim öğretmiştik.
Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz Ona indimizden (Hakikatini yaşatan) bir rahmet vermiş ve yine Onda ledünnümüzden (Tecelli-i sıfat olarak tahakkuk etme {mardiye} şuuru) ilim açığa çıkarmıştık.
Katımızdan kendisine rahmet verdiğimiz ve bilgimizden öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.
Derken katımızdan, kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan* bir ilim öğrettiğimiz* Bizim kullarımızdan bir kul* buldular.
So they came upon a servant of Ours whom We had given him mercy from Us and We taught him knowledge from Us.
And they found a servant from among Our servants to whom We had given mercy from Us, and taught knowledge from Us.
They found a slave of Ours whom We had granted mercy from Us and whom We had also given knowledge direct from Us.
They found one of our servants, whom we blessed with mercy, and bestowed upon him from our own knowledge.
So they came upon a servant of Ours whom We had given him mercy from Us and We had taught him knowledge from Us.
So they came upon a servant of Ours whom We had given him compassion from Us and We taught him knowledge from Us.