Acıklı azabı görmedikçe ona inanmazlar.
- Onu, günahkarların kalplerine böyle soktuk. Bu yüzden, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.
(201, 202) Hiç farkına varmadan kendilerine ansızın* gelecek acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.*
Acı azabı görünceye kadar onu onaylamazlar.
Acıklı azabı görmedikçe ona inanmazlar.
Bunlar ona inanmıyorlar, sonunda acıklı bir azabı göreceklerdir.
Acı bir cezayı görünceye dek, Ona inanmazlar.
Can yakıcı bir azabı görünceye kadar bu (vahye) iman etmeyecekler;
Acıklı azabı görünceye değin ona inanmazlar.
Onlar, o pek acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.
Onlar acı azabı görecekleri zamana kadar ona iman etmezler
o can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmayacaklardır.
(201-203) Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, "Bize mühlet verilmez mi?" demedikçe, ona inanmazlar.
İyman etmezler ana ta o elim azabı görecekleri deme kadar
Acı azabı görünceye kadar da ona inanmazlar.
Onlar, o pek acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.
o pek çetin azabı görecekleri (ana) kadar onlar (kaabil değil) bu (Kur'ana) inanmazlar.
Elim azabı görünceye kadar ona inanmazlar.
Acı azabı görünceye kadar yine de ona inanmazlar.
(200-201) İşte aynen bunun gibi, Biz o yalanlamayı suçlu kafirlerin kalplerine öyle bir soktuk ki, o can yakıcı azaba girmedikçe ona iman etmezler.
Feci azabı görünceye kadar Ona iman etmezler.
Acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.
Acıklı azabı görmedikçe ona inanmazlar.
They do not believe in it until they see the painful retribution.
“They will not believe in it until they see the painful punishment,
They will not have iman in it until they see the painful punishment.
Thus, they cannot believe in it; not until they see the painful retribution.
Theydo not believe in it until they see the painful retribution.
They do not acknowledge it until they see the painful retribution.