Nasıl yaratıldığını dikkate almayarak, bir de Bize örnek veriyor: "Kemiklerimiz çürüyüp gitmişken, kim onlara can verecek?" diyor.
Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" diyor.
Kendi yaratılışını unutarak bize örnek vermeye kalkışmış ve "Çürümüş kemikleri kim diriltebilirmiş ki!" demişti.*
Ve yaradılışını unutarak bize örnekli bir soru yöneltti: "Çürüdükten sonra kemikleri kim diriltecek?"
Nasıl yaratıldığını dikkate almayarak, bir de Bize örnek veriyor: "Kemiklerimiz çürüyüp gitmişken, kim onlara can verecek?" diyor.
Nasıl yaratıldığını unutarak bize örnek gösterir de der ki; "çürük kemikleri kim diriltebilirmiş?"
Kendi yaratılışını unutarak, Bize örnek veriyor. Diyor ki: "Şu çürümüş kemiklere, kim yeniden yaşam verecek?"
Bir yandan Bizim için benzerler düzüp koşarken, öte yandan kendisinin (bir damlacık sudan) yaratılışını unutarak şöyle der: "Çürüyüp toza toprağa karışmış kemiklere kim hayat verecek?"
Kendi yaratılışını unutmuş da bize örnek veriyor. Ve bir de şöyle diyor: "Şu çürümüş kemiklere kim hayat verecek?"
Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüş bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?"
Yaratılışını unutarak Bize bir de mesel (örnek) fırlattı: "Çürümüşken o kemikleri kim diriltir?" dedi.
Ama o hem (Bizi tartışmakta ve) Bizim hakkımızda karşılaştırmalar yapmakta, hem de bizzat kendisinin nasıl yaratılmış olduğundan gafil bulunmaktadır! (Ve bunun şaşkınlığıyla da) "Kim, çürüyüp toz olmuş kemiklere hayat verebilir?" diye sormaktadır!
Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: "Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?"
Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: kim diriltir o kemikleri onlar çürümüşken? dedi
Kendi yaratılışını unutarak bize bir mesel verdi: "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" dedi.
Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüş bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?"
O, kendi yaratılışını unutarak bize bir misal getirdi: "Bu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş?" dedi.
Kendi yaratılışını unutarak Bize bir misal getirdi de; çürümüşken kemikleri diriltecek kimdir? dedi.
Kendi yaratılışını unutup, bize örnek veriyor: -Bu çürümüş kemikleri kim diriltebilir? diyor.
Nasıl yaratıldığını unutarak, bir de misal fırlattı Bize: "O çürümüş kemikleri kim diriltecek!" diye.
Kendi yaratılışını unuttu da bize bir misal getirdi: "Çürümüş haldeki şu kemiklere kim diriltip hayat verecek?" dedi.
Ve yaradılışını unutarak bize örnekli bir soru yöneltti: 'Çürüdükten sonra kemikleri kim diriltecek?'
Nasıl yaratıldığını dikkate almayarak, bir de Bize örnek veriyor: "Kemiklerimiz çürüyüp gitmişken, kim onlara can verecek?" diyor.
And he cites an example for Us, while forgetting his own creation! He says: "Who can resurrect the bones while they are dust"
And he strikes for Us a similitude, and forgets his creation; he says: “Who will give life to the bones when they are rotted away?”
He makes likenesses of Us and forgets his own creation, saying, ‘Who will give life to bones when they are decayed?’
He raises a question to us - while forgetting his initial creation - "Who can resurrect the bones after they had rotted?"
And he puts forth an example for Us, while forgetting his own creation! He says: "Who can resurrect the bones while they are dust?"
He cites an example for Us, while forgetting his own creation! He says: "Who can resurrect the bones while they are dust?"