Musa: "Sana apaçık bir şey getirsem de mi?" dedi.
Musa, "Sana apaçık bir mucize getirirsem de mi?" dedi.
(Musa ise) "Sana apaçık bir şey (delil) getirsem de mi (hapse atarsın)?" diye sormuştu.
Dedi ki, "Size apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?"
Musa: "Sana apaçık bir şey getirsem de mi?" dedi.
"Sana apaçık bir belge ile geldiysem de mi?" dedi.
"Sana, apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?" dedi.
(Musa) dedi ki: "Sana, (hakikati) bütün açıklığıyla ortaya koyan bir şeyle gelmiş olsam da mı?"
Musa dedi: "Ya sana gerçeği gösteren birşey getirmişsem!"
(Musa) Dedi ki: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?"
(Musa Firavun'a): "Sana apaçık bir şey (delil) getirdimse de mi?" dedi.
(Musa:) "Size gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koyan bir şey getirmiş olsam da, öyle mi?" dedi.
Musa, "Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?" dedi.
Ya, dedi: sana apaçık isbat edecek bir şey getirdimse de mi?
(Musa, peki): "Sana (doğruluğumu) kanıtlayan apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?" dedi.
(Musa) Dedi ki: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?"
(Muusa) dedi ki: "Sana apaçık bir şey getirdimse de mi (zindana atacaksın)"?
Sana apaçık bir şeyle gelmişsem de mi? dedi.
-Sana, apaçık bir şey getirmiş olsam da mı? dedi.
"Ya" dedi, "sana doğruluğumu ispatlayan aşikar bir delil getirmiş olsam da mı?"
(Musa) dedi ki: "Apaçık bir şey ile (apaçık bir delil olarak) sana gelmişsem de mi?"
Dedi ki, 'Size apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?'
Musa: "Sana apaçık bir şey getirsem de mi?" dedi.
He said: "What if I brought you proof"
He said: “Even though I brought thee something clear?”
He said, ‘Even if I were to bring you something undeniable?’
He said, "What if I show you something profound?"
He said: "What if I brought you proof?"
He said, "What if I brought you proof?"