Onları uyandırdık ve böylece birbirlerine sormaya başladılar. Onlardan biri şu soruyu sordu: "Ne kadar kaldınız?" "Bir gün veya günün bir bölümü kadar." dediler. Kimisi de: "Ne kadar kaldığınızı Rabb'iniz bilir." dedi. "Sizden birisini, gümüş paranızla şehre gönderin. Hangi yiyeceği seviyorsanız ondan yiyecek getirsin. Ve sizi kimseye sezdirmemeye dikkat etsin."
# | kelime | anlam | kök |
---|---|---|---|
1 | ve kezalike | yine böyle | |
2 | beasnahum | onları dirilttik | بعث |
3 | liyetesa'elu | sormaları için | سال |
4 | beynehum | kendi aralarında | بين |
5 | kale | dedi ki | قول |
6 | kailun | konuşan biri | قول |
7 | minhum | içlerinden | |
8 | kem | ne kadar? | |
9 | lebistum | kaldınız | لبث |
10 | kalu | dediler | قول |
11 | lebisna | kaldık | لبث |
12 | yevmen | bir gün | يوم |
13 | ev | ya da | |
14 | bea'de | bir parçası (kadar) | بعض |
15 | yevmin | günün | يوم |
16 | kalu | dediler | قول |
17 | rabbukum | Rabbiniz | ربب |
18 | ea'lemu | daha iyi bilir | علم |
19 | bima | ne kadar | |
20 | lebistum | kaldığınızı | لبث |
21 | feb'asu | gönderin | بعث |
22 | ehadekum | birinizi | احد |
23 | biverikikum | gümüş (para) ile | ورق |
24 | hazihi | şu | |
25 | ila | ||
26 | l-medineti | şehre | مدن |
27 | fe lyenzur | baksın | نظر |
28 | eyyuha | hangi | |
29 | ezka | daha temiz ise | زكو |
30 | taaamen | yiyecek | طعم |
31 | fe lye'tikum | size getirsin | اتي |
32 | birizkin | bir azık | رزق |
33 | minhu | ondan | |
34 | velyetelettaf | ve dikkatli davransın | لطف |
35 | ve la | sakın | |
36 | yuş'iranne | sezdirmesin | شعر |
37 | bikum | sizi | |
38 | ehaden | birisine | احد |
Birbirine sorsunlar diye onları böylece uyandırdık. İçlerinden biri, "Ne kadar kaldınız?" dedi. "Bir gün veya bir günden az kaldık" dediler. "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Birinizi şu para ile şehre gönderin de, yiyeceklerin en iyisine baksın ve size yiyecek getirsin, nazik davransın ve sakın sizi kimseye duyurmasın!"
(Onları uyuttuğumuz gibi) durumlarını birbirlerine sormaları için aynı şekilde kendilerini uyandırmıştık. İçlerinden biri "Ne kadar kaldınız?" demişti. (Kimileri) "Bir gün veya günün bir parçası kadar kaldık." demiş, (kimileri de) "Rabbiniz, kaldığınız süreyi daha iyi bilendir." cevabını vermişti. İçinizden birini şu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temiz ise size ondan rızık getirsin! Ayrıca nazik (dikkatli) davransın* ve sakın sizi kimseye sezdirmesin!
Böylece onları uyandırdık ki birbirlerine sorsunlar. Onlardan biri, "Ne kadar kaldınız?" diye sordu. "Bir gün, yahut günün bir parçası kadar kaldık" dediler. "Ne kadar kaldığınızı Efendiniz daha iyi bilir. Birinizi şu para ile şehre gönderelim de en temiz ve leziz yiyecekleri seçip size bir azık getirsin. Dikkatli davranarak kimsenin dikkatini üstüne çekmesin" diye eklediler.
Onları uyandırdık ve böylece birbirlerine sormaya başladılar. Onlardan biri şu soruyu sordu: "Ne kadar kaldınız?" "Bir gün veya günün bir bölümü kadar." dediler. Kimisi de: "Ne kadar kaldığınızı Rabb'iniz bilir." dedi. "Sizden birisini, gümüş paranızla şehre gönderin. Hangi yiyeceği seviyorsanız ondan yiyecek getirsin. Ve sizi kimseye sezdirmemeye dikkat etsin."
İşte böyle… Onları kaldırdık ki birbirlerinin tahminlerini öğrensinler. İçlerinden biri: "Ne kadar kaldınız?" diye sordu. "Bir gün, belki de bir günden az" dediler. Hepsi birden: "Ne kadar kaldığımızı Rabbimiz bilir. Birimizi şu gümüş para ile kente gönderelim de hangi yiyecek daha iyi ise bize ondan karnımızı doyuracak şeyler getirsin. Çok dikkatli davransın; bizi kimseye sezdirmesin*" diye ilave ettiler.
Ve işte böylece, aralarında sormaları için, onlara yeniden yaşam verdik. Aralarından birisi; "Ne kadar kaldınız?" dedi. Dediler ki: "Bir gün veya günün bir parçası kadar!" Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı, Efendiniz bilir. Şimdi aranızdan birisini, şu gümüş paranızla kente gönderin. Hangi yiyecek temizse baksın; size yiyecek bir şeyler getirsin. Ayrıca, dikkatli davransın; sakın sizi kimseye sezdirmesin!"*
İşte durum böyleyken, onları hayata döndürdük; nihayet kendi aralarında (ne olup bittiğini) sormaya başladılar. İçlerinden birinin "Bu şekilde ne kadar kaldınız?" diye sorması üzerine, diğerleri "Bir gün ya da günün bir parçası kadar" diye cevap verdiler. (O anda söze giren) daha başkaları ise şöyle dedi: "Ne kadar kaldığınızı çok iyi bilen sadece Rabbinizdir. Şimdi (bunu bırakın) da, içinizden birini şu gümüş paralarla şehre gönderin; bir bakıversin, yiyeceklerden en temiz ve uygunu hangisiyse, size rızık olarak onu getirsin; fakat çok hassas davransın ve sakın sizin varlığınızı kimseye sezdirmesin!
İşte böyle! Onları dirilttik ki, birbirlerine sorup dursunlar. İçlerinden biri şöyle konuştu: "Ne kadar durdunuz?" Dediler: "Bir gün yahut günün bir parçası kadar." Dediler: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Siz şimdi birinizi şu gümüş para ile kente gönderin de baksın; kentin hangi yiyeceği daha temizse ondan size bir rızık getirsin. Ama nazik ve kurnaz davransın ki, sizi kimseye fark ettirmesin."
Böylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü dedi ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin."
Yine böylece onları uyandırdık ki, birbirlerine sorsunlar. İçlerinden biri: "Ne kadar durdunuz!" dedi. "Bir gün yahut daha az." dediler. Bir kısmı da: "Ne kadar durduğunuzu Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi siz şu gümüş paranızla birinizi şehre gönderin de, baksın kimin yemeği daha temizse ondan size yiyecek alıp getirsin; hem de çok kurnaz davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin.
Derken (günü gelince) onları uykudan kaldırdık; ve (olup biteni) birbirlerine sormaya başladılar. İçlerinden biri: "(Burada) bu şekilde ne kadar kaldınız?" diye sordu. Ötekiler: "Ya bir gün ya da günün bir kısmı kadar" dediler. (İçlerinden daha derin bir sezgiyle donanmış olanlar:) "Ne kadar kaldığımızı en iyi Rabbimiz bilir" dediler ve (şöyle eklediler:) "Şimdi içinizden birini şu gümüş paralarla şehre gönderin de, baksın yiyeceklerden en temizi hangisi ise size ondan azık olarak alıp getirsin. Ama çok dikkatli davransın, sakın kimseye sizden bahsetmesin:
Böylece biz, birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri: "Ne kadar kaldınız"? dedi. (Bir kısmı) "Bir gün, ya da bir günden az", dediler. (Diğerleri de) şöyle dediler: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi şu gümüş para ile kente gönderin de baksın; (şehir halkından) hangisinin yiyeceği daha temiz ve lezzetli ise ondan size bir rızık getirsin. Ayrıca, çok nazik davransın (da dikkat çekmesin) ve sizi hiçbir kimseye sakın sezdirmesin."
Yine böyle onları ba's de ettik ki aralarında soruşsunlar diye: içlerinden bir söyliyen "ne kadar durdunuz?" dedi, bir gün yahud bir günün birazı dediler, ne kadar durduğunuza dediler: rabbınız a'lemdir, şimdi siz birinizi şu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın hangisi yiyecekçe daha temiz ondan size bir rızık getirsin, hem çok kurnaz davransın ve zinhar sizi birine sezdirmesin
Yine böyle onları dirilttik ki, kendi aralarında (birbirlerine) sorsunlar: İçlerinden biri: "Ne kadar kaldınız?" dedi. "Bir gün, ya da günün bir parçası (kadar kaldık)." dediler. (Fakat işin içyüzünü iyice bilmediklerinden herşeyi en iyi bilenin Allah olduğunu ifade ettiler): "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir, dediler, birinizi şu gümüş (para) ile şehre gönderin, baksın, hangi yiyecek daha temiz (ve nefis) ise ondan size bir azık getirsin; fakat çok dikkatli davransın, sakın sizi birisine sezdirmesin."
Böylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü dedi ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin."
Bunun gibi onları aralarında soruşsunlar diye uyandırdık da, içlerinden bir sözcü dedi ki: "Ne kadar eğleşdiniz"?. (Ba'zıları) "Bir gün, yahud bir günün bir parçasında eğleşdik" dediler. (Diğerleri de) "Ne kadar eğlendiğinizi Rabbiniz daha iyi bilendir. Şimdi siz birinizi bu gümüş para ile şehre gönderin de baksın, onun hangi yiyeceği daha temizse ondan size bir rızık getirsin. Çok nazik hareket etsin, sizi hiç bir kimseye sakın hissettirmesin" dediler.
Böylece, birbirine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri; ne kadar kaldınız? dedi. Bir gün veya daha az bir müddet kaldık, dediler. Ne kadar kaldığınızı Rabbınız daha iyi bilendir. Şimdi siz, birinizi paranızla şehre gönderin de yiyeceklere baksın, hangisi daha temiz ise ondan size getirsin. Orada nazik davransın da sakın sizi kimseye duyurmasın, dediler.
Böylece, birbirlerine sorsunlar diye onları tekrar uyandırdık. Onlardan biri şöyle dedi: "Ne kadar kaldınız?" -Bir gün veya daha az." dediler. "Ne kadar kaldığınızı en iyi Rabbiniz bilir. Şimdi, içinizden birine para verip şehre gönderin de baksın hangi yiyecek daha temiz ise ondan size azık getirsin. Çok dikkatli olun, sizi kimse hissetmesin." dediler.
(19-20) İşte, onları nasıl uyuttuysak öylece de uyandırdık. Derken aralarında konuşmaya başladılar. Birisi: "Ne kadar uykuda kaldınız?" diye sorunca bazıları: "Bir gün, belki bir günden de az!" diye cevap verdiler. Diğerleri de: "Uykuda ne kadar kaldığınızı tam tamına ancak Rabbiniz bilir." dediler. "Siz onu bırakın da, açlığımızı gidermeye bakalım. Şu akçeyi verip içinizden birini şehre gönderin de baksın hangi yiyecek daha hoş ve helal ise ondan size azık tedarik etsin." "Bir de gayet nazik ve tedbirli davransın, varlığınızı ve bulunduğunuz yeri sakın hiç kimseye hissettirmesin." "Çünkü onlar sizi ellerine geçirirlerse ya taşa tutar, ya da kendi dinlerine döndürürler, bu takdirde de ebediyyen felah bulamazsınız."
İşte böylece, onları ba's ettik (BAİS isminin işaret ettiği bir özellik onlarda açığa çıktı) aralarında yaşadıklarını sorgulasınlar, diye.. . Onlardan biri: "Ne kadar kaldınız?" dedi. . . (Bazıları): "Bir gün veya bir günün bir parçası kaldık" dediler. . . (Diğerleri de) şöyle dediler: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. . . Şimdi içinizden birini şu gümüşle (parayla) şehre gönderin de şehrin en temiz yiyeceği hangisiyse bir bakıp, ondan size biraz yaşam gıdası getirsin; çok dikkatli davransın ve sizi kimseye fark ettirmesin. "
Böylece onları uyandırdık ki birbirlerine sorsunlar. Onlardan biri, 'Ne kadar kaldınız,' diye sordu. 'Bir gün, yahut günün bir parçası kadar kaldık,' dediler. 'Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Birinizi şu para ile şehre gönderelim de en temiz ve leziz yiyecekleri seçip size bir azık getirsin. Dikkatli davranarak kimsenin dikkatini üstüne çekmesin,' diye eklediler.
Ve böylece birbirlerine sorsunlar diye onları canlandırdık. Onlardan biri şu soruyu sordu: "Ne kadar kaldınız?" "Bir gün veya günün bir bölümü kadar." dediler. Kimisi de: "Ne kadar kaldığınızı Rabb'iniz daha iyi bilir." dediler. Sizden birisini, gümüş paranızla şehre gönderin. Hangi yiyeceği seviyorsanız ondan yiyecek getirsin. Ve sizi kimseye sezdirmemeye dikkat etsin.
And it was thus that We delivered them so they would ask themselves. A speaker from amongst them said: "How long have you stayed" They said: "We stayed a day or part of a day." He said: "Your Lord is surely aware how long you stayed, so send one of you with these stamped coins of yours to the city, and let him see which is the tastiest food, and let him come with a provision of it. And let him be careful and let no one take notice of you."
And thus We raised them up: — that they might question one another. Said a speaker among them: “How long have you tarried?” They said: “We have tarried a day, or a part of a day.” Said they: “Your Lord best knows how long you have tarried. Then send one of you with this coin of yours to the city, and let him see what food is purest and bring you a provision therefrom; and let him be circumspect, and let not anyone be aware of you.
That was the situation when we woke them up so they could question one another. One of them asked, ‘How long have you been here?’ They replied, ‘We have been here for a day or part of a day.’ They said, ‘Your Lord knows best how long you have been here. Send one of your number into the city with this silver you have, so he can see which food is purest and bring you some of it to eat. But he should go about with caution so that no one is aware of you,
When we resurrected them, they asked each other, "How long have you been here?" "We have been here one day or part of the day," they answered. "Your Lord knows best how long we stayed here, so let us send one of us with this money to the city. Let him fetch the cleanest food, and buy some for us. Let him keep a low profile, and attract no attention.
And it was thus that We delivered them so they would ask themselves. A speaker from among them said: "How long have you stayed?" They said: "We stayed a day or part of a day." He said: "Your Lord is surely aware how long you stayed, so send one of you with these stamped coins of yours to the city, and let him see which is the tastiest food, and let him come with a provision of it. And let him be careful and let no one notice you."
Thus We roused them so they would ask themselves. A speaker from amongst them said, "How long have you stayed?" They said, "We stayed a day or part of a day." He said, "Your Lord is surely aware how long you stayed, so send one of you with these money of yours to the city, and let him see which is the tastiest food, and let him come with a provision of it. Let him be courteous and let no one take notice of you."