Doğrusu bunları ve atalarını, kendilerine Hakk ve onu açıklayıcı bir resul gelinceye kadar yararlandırıp yaşattım.
Doğrusu ben, bunları ve babalarını, bu gerçek ve onu açıklayan bir peygamber gelene kadar geçindirdim.
Doğrusu, bunları da atalarını da kendilerine gerçek ve onu apaçık (tebliğ eden) bir elçi gelinceye kadar barındırdım.
Doğrusu, kendilerine gerçek ve apaçık bir elçi varıncaya kadar şunlara ve atalarına imkan tanıdım.
Doğrusu bunları ve atalarını, kendilerine Hakk ve onu açıklayıcı bir resul gelinceye kadar yararlandırıp yaşattım.
Aslında bunlara da atalarına da nimetler verdim, sonunda bu gerçek ve onu açıklayan elçi geldi.
Hayır! Gerçeği ve onu açıklayan bir elçiyi gönderinceye dek, onları ve atalarını geçindirdim.
Ama nerde! Ben, işte şunların ve atalarının, hakikat ve (o hakikat) apaçık ortaya koyan bir elçi gelinceye kadar safa sürmelerine izin verdim.
Ben, şunlar ve atalarını, kendilerine hak ve açık kanıtlı resul gelinceye kadar nimetlendirdim.
Hayır; Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayan bir elçi gelinceye kadar metalandırdım, yaşattım.
Fakat bunları ve atalarını kendilerine hak ve apaçık anlatan bir peygamber gelinceye kadar faydalandırıp yaşattım.
Şimdi, (İbrahim'den sonra yaşamış olanlara gelince,) onlara -ve atalarına- her şeyi apaçık ortaya seren bir elçi aracılığıyla hakikati gönderinceye kadar istedikleri gibi yaşamalarına izin verdim:
Doğrusu onları (Mekke müşriklerini) ve atalarını kendilerine hak olan Kur'an ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar (dünya nimetlerinden) yararlandırırım.
Fakat şunları ve atalarını ta kendilerine hakk ve bir Resuli mübin gelinciye kadar müstefid edip yaşattım
Doğrusu bunları da, babalarını da kendilerine gerçek söz ve (onu) açıklayan elçi gelinceye dek yaşattım.
Hayır; ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayan bir elçi gelinceye kadar metalandırdım, yaşattım.
Daha doğrusu ben onları da, atlarını da, kendilerine hak (ve şeriat hükümlerini) açıklayan bir peygamber gelinceye kadar, faidelendirdim (yaşatdım).
Hayır. Ben, onları da, atalarını da hakkı açıklayan bir peygamber gelene kadar geçindirdim.
Evet, onları ve atalarını kendilerine hak ve apaçık bir elçi gelinceye kadar nimetlendirdim.
Doğrusu, Ben bunları da, babalarını da kendilerine hakikat ve onu açıklayan peygamber gelinceye kadar yaşattım.
Bunları ve onların atalarını, kendilerine Hak ve apaçık bir Rasul gelinceye kadar dünyadan yararlandırdım.
Doğrusu, kendilerine gerçek ve apaçık bir elçi varıncaya kadar şunlara ve atalarına imkan tanıdım.
Doğrusu bunları ve atalarını, kendilerine Hakk ve onu açıklayıcı bir rasul gelinceye kadar yaşattım.
Indeed, I have given these people and their fathers to enjoy, until the truth came to them, and a clarifying messenger.
The truth is, I gave these and their fathers enjoyment, until there came to them the truth and a clear messenger.
I let those people and their forefathers enjoy themselves until the truth came to them and a Messenger to make it clear.
Indeed, I have given these people and their ancestors sufficient chances, then the truth came to them, and a clarifying messenger.
Indeed, I have given these people and their fathers to enjoy, until the truth came to them, and a clarifying messenger.
Indeed, I have given these people and their fathers enjoyment, until the truth came to them, and a clarifying messenger.