Ne olurdu! Onlar, Allah'ın ve Resulünün verdiklerine razı olsalar ve: "Allah'ın lütfu bize yeter, Allah bize lütfundan yine verir, Resulü de. Bizim isteğimiz yalnızca Allah'ın rızasıdır." deselerdi.
# | kelime | anlam | kök |
---|---|---|---|
1 | velev | ve şayet | |
2 | ennehum | onlar | |
3 | radu | razı olsalardı | رضو |
4 | ma | şeye | |
5 | atahumu | kendilerine verdiğine | اتي |
6 | llahu | Allah'ın | |
7 | ve rasuluhu | ve Elçisinin | رسل |
8 | ve kalu | ve deselerdi | قول |
9 | hasbuna | bize yeter | حسب |
10 | llahu | Allah | |
11 | seyu'tina | yakında bize verecek | اتي |
12 | llahu | Allah | |
13 | min | ||
14 | fedlihi | bol lutfundan | فضل |
15 | ve rasuluhu | ve Elçisi de | رسل |
16 | inna | biz sadece | |
17 | ila | ||
18 | llahi | Allah'a | |
19 | ragibune | rağbet ederiz | رغب |
Eğer onlar, Allah ve Peygamberinin kendilerine verdiğine razı olup, "Allah bize yeter, yakında bize Allah da lütfundan verecek, Rasulü de. Biz, Allah'a düşkün kimseleriz "deselerdi kendileri için daha hayırlı olurdu.
Onlar Allah'ın ve Elçisinin kendilerine verdiğine razı olup "Allah bize yeter; yakında bize Allah da lütfundan verecektir, Elçisi de. Biz yalnızca Allah'a rağbet edenleriz." deselerdi (daha iyi olurdu).
Onlar, ALLAH'ın ve elçisinin kendilerine verdikleri paya razı olmalı ve "ALLAH bize yeter. ALLAH elçisi yoluyla kendi lütfundan bize verecektir. Biz sadece ALLAH'ı arzularız" demeliydiler.
Ne olurdu! Onlar, Allah'ın ve Resulünün verdiklerine razı olsalar ve: "Allah'ın lütfu* bize yeter, Allah bize lütfundan yine verir, Resulü de. Bizim isteğimiz yalnızca Allah'ın rızasıdır." deselerdi.
Keşke Allah'ın ve Elçisinin verdiğine razı olsalar da şöyle deselerdi: "Allah bize yeter, Allah kendi lutfundan yine verir; Elçisi de öyle. Bütün umudumuz Allah'tadır."
Allah'ın ve O'nun elçisinin verdikleriyle hoşnut olsalardı, şöyle derlerdi: "Allah, bize yeterlidir. Allah, Kendi lütfundan, yakında bize elçisiyle verecektir. Aslında, biz, yalnızca Allah'tan bekleriz!"
Ah keşke onlar Allah'ın ve O'nun Elçisi'nin kendilerine verdikleriyle yetinselerdi; ve "Allah bize yeter; gün gelir de Allah lutfundan bize (bir pay) verirse, O'nun Elçisi de (bize takdim eder); elbet biz ta gönülden Allah'a yönelmişiz" deselerdi.
Ne olurdu, bunlar, Allah ve resulünün kendilerine verdiklerine razı olsalardı da şöyle deselerdi: "Allah bize yeter. Allah bize lütfundan verecektir; resulü de. Zaten biz, gönlümüzü yalnız Allah'a bağlamışız."
Eğer onlar, Allah'ın ve elçisinin verdiklerine hoşnut olsalardı ve: "Bize Allah yeter; Allah pek yakında bize fazlından verecek, O'nun elçisi de. Biz gerçekten ancak Allah'a rağbet edenleriz" deselerdi (ya)!..
Ne olurdu bunlar, Allah ve Peygamberi kendilerine ne verdiyse ona razı olsaydılar da: "Bize Allah yeter, Allah bize lütfundan yine verir, peygamberi de. Bizim bütün rağbetimiz Allah'adır." deselerdi.
Oysa, Allahın kendilerine verdiği Onun Elçisinin de verilmesini (sağladığı) şeylerle yetinip hoşnut olsalardı ve "Allah bize yeter! Allah, bolluk ve bereketinde bize (dilediğini) verecektir; Onun Elçisi ise bize verilmesini (sağlayacaktır); doğrusu, biz umutla ve yürekten Allaha yönelmişiz," deselerdi, (bu onlar için elbette daha iyi olurdu.)
Eğer onlar Allah ve Resulünün kendilerine verdiğine razı olup, "Bize Allah yeter. Lütuf ve ihsanıyla Allah ve Resulü ileride bize yine verir. Biz yalnız Allah'a rağbet eder (O'nun ihsanını ister)iz" deselerdi, kendileri için daha hayırlı olurdu.
Ne olurdu bunlar kendilerine Allah ve Resulü ne verdiyse razı olaydılar da diye idiler, bize Allah yeter, Allah bize fadlından yine verir, Resulü de, bizim bütün rağbetimiz Allahadır
(Ne olur) onlar, Allah'ın ve Elçisinin kendilerine verdiğine razı olup: "Allah bize yeter, yakında Allah da bize bol lutfundan verecek, Elçisi de; biz sadece Allah'a rağbet ederiz (yalnız O'ndan umarız)." deselerdi!
Eğer onlar, Tanrı'nın ve elçisinin verdiklerine hoşnut olsalardı ve: 'Bize Tanrı yeter; Tanrı pek yakında Bize fazlından verecek O'nun elçisi de. Biz gerçekten ancak Tanrı'ya rağbet edenleriz' deselerdi (ya)!..
Eğer onlar — Allah ve Resulü kendilerine ne verdiyse — buna raazi olsalardı da "Bize Allah yeter, yakında bize lütf-ü kereminden Allah da verir, Resulü de. Biz ancak Allaha rağbet edicileriz (ümidimiz hep Ona bağlıdır)" deselerdi (ne olurdu)?
Şayet onlar, Allah'ın ve peygamberinin kendilerine verdiklerinden hoşnud olsalardı da: Bize Allah yeter, yakında bize bol nimetinden verir, Rasulü' de. Biz, ancak Allah'a rağbet edenleriz, demiş olsalardı.
Eğer onlar, Allah ve Peygamberin kendilerine verdiğinden hoşnut olup: 'Allah bize yeter, Allah bize bol nimetinden verecektir. Resulü de.' deselerdi, daha hayırlı olurdu.
Eğer onlar Allah'ın ve Resulünün kendilerine verdiklerine razı olsalar ve: "Allah'ın lütfu bize yeter. Allah bize lütfundan yine verir, Resulü de. Bizim isteğimiz sadece Allah'ın rızasıdır!" deselerdi, kendileri için elbette daha iyi olurdu.
Onlar, Allah'ın ve Rasulünün onlara verdiğine razı olsalardı ve: "Allah bize yeter.. . Yakında Allah bize fazlından verecek, Rasulü de. . . Doğrusu biz Allah'a yönelmişlerdeniz" deselerdi.
Onlar, ALLAH'ın ve elçisinin kendilerine verdikleri paya razı olmalı ve 'ALLAH bize yeter. ALLAH elçisi yoluyla kendi lütfundan bize verecektir. Biz sadece ALLAH'ı arzularız,' demeliydiler.
Ne olurdu! Onlar, Allah'ın ve Rasulü'nün verdiklerine razı olsalar ve: "Allah'ın lütfu bize yeter, Allah bize lütfundan yine verir, Rasul'ü de. Bizim isteğimiz yalnızca Allah'ın rızasıdır." deselerdi.
And if they had only been content with what God and His messenger had given them, and they had said: "God is sufficient, He will give us from His bounty, and His messenger. It is to our Lord that we desire."
And had they been satisfied with what God and His messenger gave them, and said: “Sufficient for us is God; God will give us of His bounty, as will His messenger — to God do we turn in hope,”
If only they had been pleased with what Allah and His Messenger had given them and had said, ‘Allah is enough for us. Allah will give us of His bounty as will His Messenger. It is to Allah that we make our plea.’
They should be satisfied with what GOD and His messenger have given them. They should have said, "GOD suffices us. GOD will provide for us from His bounties, and so will His messenger. We are seeking only GOD."
And if they had only been content with what God and His messenger had given them, and they had said: "God suffices; God will give us from His bounty, and His messenger; it is towards God that we desire."
If only they were content with what God and His messenger had given them, and had said, "God suffices us; God will give us from His bounty, and so His messenger; it is to God that we desire."