Sizi karada ve denizde yürüten O'dur. Öyle ki siz gemide iken ve güzel bir rüzgarla akıp giderken, yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada, birden şiddetli bir kasırga gelip çatar ve her yönden dalgaların onları sarıp kuşattığı anda, dini Allah'a has kılarak: "Ant olsun, eğer bizi kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız." diye dua ederler.
# | kelime | anlam | kök |
---|---|---|---|
1 | huve | O'dur | |
2 | llezi | ||
3 | yuseyyirukum | sizi gezdiren | سير |
4 | fi | ||
5 | l-berri | karada | برر |
6 | velbehri | ve denizde | بحر |
7 | hatta | hatta | |
8 | iza | zaman | |
9 | kuntum | olduğunuz | كون |
10 | fi | ||
11 | l-fulki | gemide | فلك |
12 | ve cerayne | ve yürüttüğü (zaman) | جري |
13 | bihim | bununla | |
14 | birihin | bir rüzgârın | روح |
15 | tayyibetin | tatlı | طيب |
16 | ve ferihu | ve neşelendikleri sırada | فرح |
17 | biha | onların bununla | |
18 | ca'etha | birden çıkıp | جيا |
19 | rihun | bir fırtına | روح |
20 | aasifun | sert | عصف |
21 | ve ca'ehumu | ve geldiğinde | جيا |
22 | l-mevcu | dalgalar | موج |
23 | min | ||
24 | kulli | her | كلل |
25 | mekanin | yönden | كون |
26 | ve zennu | ve kanaat getirdiklerinde | ظنن |
27 | ennehum | muhakkak onlar | |
28 | uhita | kuşatıldıklarına | حوط |
29 | bihim | kendilerinin | |
30 | deavu | dua etmeye başlarlar | دعو |
31 | llahe | Allah'a | |
32 | muhlisine | has kılarak | خلص |
33 | lehu | O'na | |
34 | d-dine | dini | دين |
35 | lein | eğer | |
36 | enceytena | bizi kurtarırsan | نجو |
37 | min | ||
38 | hazihi | bundan | |
39 | lenekunenne | elbette olacağız | كون |
40 | mine | -den | |
41 | ş-şakirine | şükredenler- | شكر |
Sizi karada ve denizde yürüten Allah'tır. Bulunduğunuz gemi, içindekileri hoş bir rüzgarla götürürken yolcular neşelenirler. Bir kasırga çıkıp, onları her yönden dalgaların sardığı ve çepeçevre kuşatıldıklarını anladıkları anda ise dini sırf Allah'a has kılarak, "Bizi bu tehlikeden kurtarırsan andolsun şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvarırlar.
Sizi karada ve denizde yürüten (gezdiren) O'dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdüğü ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman, ona (gemiye) şiddetli bir fırtına gelip çatar; her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da işte o zaman, dini yalnız O'na (Allah'a) özgü kılarak "Bizi bundan kurtarırsan elbette şükredenlerden olacağız"* diye Allah'a yalvarırlar.
Sizi karada ve denizde yürüten O'dur. Gemidesiniz... Bir meltemle yolcuları alıp götürdüğü zaman gemiden memnundurlar. Aniden şiddetli bir fırtınaya yakalanırlar. Her yönden gelen dalgaların arasında tümüyle kuşatıldıklarını sandıkları an, dini sadece ALLAH'a ait kılarak, "Bizi bundan kurtarırsan şükredenlerden olacağız" diye yalvarırlar.
Sizi karada ve denizde yürüten O'dur. Öyle ki siz gemide iken ve güzel bir rüzgarla akıp giderken, yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada, birden şiddetli bir kasırga gelip çatar ve her yönden dalgaların onları sarıp kuşattığı anda, dini Allah'a has kılarak: "Ant olsun, eğer bizi kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız." diye dua ederler.
Sizleri karada ve denizde yürüten O'dur. Bir gemide olsanız, gemi güzel bir rüzgarla yolcuları rahatça götürse, hepsi tam bunun zevkine varmışken bir kasırga çıkıp her tarafı dalgalar sarsa, iyice kuşatıldıkları kanaatine vardıkları anda Allah'a boyun eğerek şöyle yalvarırlar: "Bizi bundan kurtarırsan gerçekten görevini yerine getirenlerden oluruz."
O, karada ve denizde sizi gezdirirken, içinde bulunduğunuz gemiler güzel bir rüzgarla seyrettiğinde ve bununla sevindikleri bir sırada güçlü bir fırtına gelip çatar. Ve dalgalar her yandan onları kuşatır. Çepeçevre kuşatıldıklarını anlayınca, dini yalnızca Allah'a özgüleyerek, O'na yakarışlarda bulunurlar: "Bizi bundan kurtarırsan, kesinlikle şükredenler arasında olacağız!"
Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Dahası (tutun ki) sizler gemide bulunuyosunuz, tatlı bir rüzgarda onunla yol alıyorsunuz, üstelik tam da bunun sevinciyle mest olmuşsunuz; derken bir fırtına yakalıyor gemiyi ve dalgalar her yandan yolcuları kuşatıyor. Artık onlar dört bir yandan (ölümle) sarıldıklarına kanaat getirmiş vaziyetteler; tüm içtenlikle Allah'a yönelip yalnız O'nun nizamına sığınarak; "Eğer bizi bu beladan kurtarırsan yemin olsun ki şükredenlerden olacağız!" diye yalvarıp yakarıyorlar.
O yürütüyor sizi karada ve denizde. Diyelim, gemidesiniz: Gemiler, içindekileri latif bir rüzgarla götürüyorlar. İçerdekiler ferah ve sevinç duymaktalar. Birden korkunç bir kasırga geliverdi. Her taraftan dalgalar üzerlerine çullandı. Çepeçevre kuşatıldıklarını düşünüp dini yalnız Allah'a özgüleyerek duaya koyuldular: "Eğer bizi şu durumdan kurtarırsan, yemin olsun, sana şükredenlerden olacağız."
Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na 'gönülden katıksız bağlılar (muhlisler)' olarak Allah'a dua etmeye başlarlar: "Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak sana şükredenlerden olacağız."
O'dur sizleri karada ve denizde gezdiren; hatta gemilerde bulunduğunuz ve içindekileri alıp hoş bir esinti ile akıp gittikleri ve tam onunla keyiflendikleri sırada ona şiddetli bir fırtına gelir çatar, her yerden onlara dalga gelmeye başlar ve tamamen kuşatılıp bittiklerini sanırlar; işte o vakit dine sarılarak, Allah'a tam bir ihlas ile dua eder ve: "Eğer bizi bundan kurtarırsan hiç şüphesiz şükreden kullarından oluruz!" derler.
Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Öyle ki, gemilerle denize açıldığınızda, gemilerin elverişli bir rüzgarın önünde yolcuları alıp götürdüğü zaman (olanları düşünün,) gemidekiler sevinç ve güvenlik içinde hissederler kendilerini; derken bir fırtına yakalar gemiyi ve dalgalar her yandan kuşatır onları, öyle ki, (ölümün) kendilerini çepeçevre sardığını düşünürler de (o zaman) dinlerine sıkı sıkı sarılıp yalnızca Allah'a yönelerek: "Bizi bu (felaketten) kurtarırsan, andolsun ki şükreden kimselerden olacağız!" diye yalvarıp yakarırlar O'na.
O, sizi karada ve denizde gezdirip dolaştırandır. Öyle ki gemilerle denize açıldığınız ve gemilerinizin içindekilerle birlikte uygun bir rüzgarla seyrettiği, yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada ona şiddetli bir fırtına gelip çatar ve her taraftan dalgalar onlara hücum eder de çepeçevre kuşatıldıklarını (batıp boğulacaklarını) anlayınca dini Allah'a has kılarak "Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan, mutlaka şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvarırlar.
O, odur ki sizleri karada ve denizde gezdirtir, hatta gemilerde bulunduğunuz ve içindekileri alıb hoş bir heva ile aktıkları ve tam onunla ferahlandıkları sırada ona şiddetli bir fırtına gelir çatar ve her yerden onlara dalga gelmeğe başlar ve zannederler ki tamamen ihata olunub bittiler, o vakıt Allaha dini halis kılarak dua ederler: "ahdımız olsun ki, derler, eğer bizi bundan halas edersen, şeksiz şüphesiz şükreden kullarından oluruz"
Sizi karada ve denizde yürüten O'dur. Gemide olduğunuz zaman(ı düşünün): Gemiler, içinde bulunanları hoş bir rüzgarla alıp götürdüğü, ve (yolcular) bununla sevindikleri sırada, birden gemiye, şiddetli bir kasırga gelip de, her yerden gelen dalgalar onları sardığı ve artık kendilerinin tamamen kuşatıldıklarını (bir daha kurtulamayacaklarını) sandıkları zaman, dini, yalnız Allah'a halis kılarak O'na şöyle yalvarmağa başlarlar: "Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan, şükredenlerden olacağız."
Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na 'gönülden katıksız bağlılar (muhlisler)' olarak Tanrı'ya dua etmeye başlarlar: "Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak sana şükredenlerden olacağız."
O, sizi karada ve denizde gezdiren, (sebeblerini ıhzaar eden) dir. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, onlar, bunları güzel bir hava ile akar gibi götürdükleri, (yolcular da) bununla sevindikleri zaman ona şiddetli bir fırtına gelib çatar. (Denizin) her yer (in) den kendilerine dalgalar hücum eder. Sanırlar ki onlar çepçevre kuşatılmışlardır. (Halasa bir zerre imkan yokdur. İşte bu sırada) onlar Allahın dininde halis ve samimi kimseler olarak Ona düa ederler: "Andolsun, (derler), eğer bizi bundan kurtarırsan seksiz, şübhesiz şükredenlerden olacağız".
Sizi karada ve denizde yürüten O'dur. Gemide bulunduğunuzda geminin onları hoş bir rüzgarla götürdüğünde ve onunla sevindiklerinde; birden şiddetli bir kasırga gelip onları her taraftan dalgaların sardığı ve çepeçevre kuşatıldıklarını sandıkları anda, Allah'ın dinine sarılarak: Bizi bu tehlikeden kurtarırsan; andolsun ki, şükredenlerden oluruz, diye O'na yalvarırlar.
Sizi karada ve denizde yürüten O'dur. Öyle ki siz bir gemide iken ve güzel bir rüzgar ile akıp giderken insanlar onunla neşelenirler. Şiddetli bir rüzgar çıkıp, her taraftan onları dalgaların sardığı ve çepeçevre kuşatıldıklarını anladıkları zaman dini tamamen O'na has kılanlar olarak: -Eğer bizi bundan kurtarırsan andolsun ki şükredenlerden olacağız, diye Allah'a dua ederler.
Sizi karada olsun, denizde olsun gezdirip dolaştıran O'dur. Gemide olduğunuz zamanı düşünün: Gemiler, tatlı bir rüzgarla içindeki yolcuları alıp götürdüğü ve yolcular da bundan ötürü keyiflendikleri bir sırada, birden gemiye şiddetli bir fırtına gelir, dalgalar her taraftan onları sarar ve artık kendilerinin tamamen kuşatılıp bir daha kurtulamayacaklarını zannedince, bütün niyaz ve ibadetlerini yalnız Allah'a yapıp gönülden O'na yalvarırlar:"Ahdimiz olsun ki, eğer bizi bu felaketten kurtarırsan, mutlaka şükreden kullarından olacağız!" derler.
"HU" ki sizi karada ve denizde seyrettirmekte.. . Hatta siz gemideyken; gemiler, içindekileri sakin bir rüzgar ile akıp götürdükleri sırada bundan mutlularken; onlara fırtına gelip çatar, dalgalar her taraftan onları vurur! Onlar da dalgalarla kuşatıldıklarını ve büyük tehlikede olduklarını düşündüklerinde, tüm oluşumun Allah'ın kudret elinde olduğuna inanmış olarak dua ederler: "Andolsun ki eğer bizi şundan kurtarırsan, kesinlikle şükredenlerden olacağız. "
Sizi karada ve denizde yürüten O'dur. (Düşünün ki) Gemidesiniz... Bir meltemle yolcuları alıp götürdüğü zaman gemiden memnundurlar. Aniden şiddetli bir fırtınaya yakalanırlar. Her yönden gelen dalgaların arasında tümüyle kuşatıldıklarını sandıkları an, dini sadece ALLAH'a ait kılarak, 'Bizi bundan kurtarırsan şükredenlerden olacağız,' diye yalvarırlar.
Sizi karada ve denizde yürüten O'dur. Öyle ki siz gemide iken ve güzel bir rüzgarla akıp giderken, yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada, birden şiddetli bir kasırga gelip çatar ve her yönden dalgaların onları sarıp kuşattığı anda, dini Allah'a has kılarak: "Ant olsun, eğer bizi kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız." diye dua ederler.
He is the One who carries you on land and on the sea. And when you are on the ships and We drive them with a good wind which they rejoice with, a strong gust comes to it and the waves come to them from all sides, and they think that they are finished, they implore God with loyalty and devotion to His system: "If You save us from this, we will be of the thankful."
He it is that lets you travel in the earth and the sea; when you have boarded ships and sailed by them with a good breeze and exulted thereat–– A tempest wind came upon them, and the waves came on them from every side, and they thought they were encompassed therein; they called to God, sincere to Him in doctrine: “If Thou deliver us from this, we will be among the grateful!”
It is He who conveys you on both land and sea so that when some of you are on a boat, running before a fair wind, rejoicing at it, and then a violent squall comes upon them and the waves come at them from every side and they realise there is no way of escape, they call on Allah, making their deen sincerely His: ‘If You rescue us from this, we will truly be among the thankful. ’
He is the One who moves you across the land and sea. You get onto the ships, and they sail smoothly in a nice breeze. Then, while rejoicing therein, violent wind blows, and the waves surround them from every side. This is when they implore GOD, sincerely devoting their prayers to Him alone: "If You only save us this time, we will be eternally appreciative."
He is the One who carries you on land and on the sea. And when you are on the ships and We drive them with a good wind which they rejoice with, a strong gust comes to them and the waves come to them from all sides, and they think that they are finished, they implore God with loyalty and devotion to His system: "If You save us from this, we will be of the thankful."
He is the One who carries you on land and on the sea. When you are on the ships and We drive them with a good wind which they rejoice with, a strong gust comes to it and the waves come to them from all sides, and they suppose that they are overwhelmed, they implore God devoting the system to Him: "If You save us from this, we will be of the thankful."