Kafirler, küçük görme taassubunu, cahiliye taassubunu kalplerinde taşıyorlardı. Allah da Resulünün ve Mü'minlerin üzerine dinginlik indirdi. Onları takva sözüne bağlı kıldı. Zaten onlar buna layık ve ehildiler. Allah, Her Şeyi En İyi Bilen'dir.
# | kelime | anlam | kök |
---|---|---|---|
1 | iz | o zaman | |
2 | ceale | koymuşlardı | جعل |
3 | ellezine | kimseler | |
4 | keferu | inkar eden(ler) | كفر |
5 | fi | ||
6 | kulubihimu | kalblerine | قلب |
7 | l-hamiyyete | öfke ve gayreti | حمي |
8 | hamiyyete | öfke ve gayretini | حمي |
9 | l-cahiliyyeti | cahiliyye (çağının) | جهل |
10 | feenzele | ve indirdi | نزل |
11 | llahu | Allah | |
12 | sekinetehu | huzur ve güvenini | سكن |
13 | ala | üzerine | |
14 | rasulihi | Elçisi | رسل |
15 | ve ala | ve üzerine | |
16 | l-mu'minine | mü'minlere | امن |
17 | ve elzemehum | ve onları bağladı | لزم |
18 | kelimete | kelimesine | كلم |
19 | t-tekva | takva | وقي |
20 | ve kanu | zaten onlar idiler | كون |
21 | ehakka | daha layık | حقق |
22 | biha | buna | |
23 | ve ehleha | ve ehil | اهل |
24 | ve kane | ve | كون |
25 | llahu | Allah | |
26 | bikulli | her | كلل |
27 | şey'in | şeyi | شيا |
28 | alimen | bilendir | علم |
O zaman inkar edenler, kalplerine taassubu, Cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da,Peygamberine ve müminlere huzuru ve güvenini indirmişti; onlara takva sözünü aşılamıştı. Zaten onlar buna layık kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.
O zaman inkâr edenler, kalplerine katılığı (tutuculuğu), cahiliye katılığını (tutuculuğunu) yerleştirmişlerdi. Allah da Elçisine ve müminlere güven duygusu indirmiş, onların takvâ (duyarlılık) sözünü tutmalarını sağlamıştı. (Zaten) onlar, buna en layık ve en ehil kişilerdi. Allah her şeyi bilendir.
İnkar edenler, gönüllerindeki öfke ve bağnazlığı, cahiliyye döneminin fanatizmini ateşlediklerinde, ALLAH elçisinin ve iman edenlerin üzerine huzurunu indirmiş ve onların erdemlilik sözünü tutmalarını sağlamıştı. Onlar buna tam yaraşan ve hakeden kimselerdi. ALLAH her şeyi bilendir.
Kafirler, küçük görme taassubunu, cahiliye taassubunu kalplerinde taşıyorlardı. Allah da Resulünün ve Mü'minlerin üzerine dinginlik indirdi. Onları takva sözüne bağlı kıldı. Zaten onlar buna layık ve ehildiler. Allah, Her Şeyi En İyi Bilen'dir.
O sırada, kendini doğrulara kapatanların kalbinde o kızgınlığı; cahil kızgınlığını oluşturmuştu. Allah, elçisine ve müminlere de tarafından bir sükunet indirmiş, takva* sözünü onların ayrılmaz bir parçası yapmıştı. Onlar bunu hak etmişlerdi, buna layıktılar. Allah her şeyi bilir.
Nankörlük edenler, öfkeli bağnazlığı ve bilisizlik bağnazlığını yüreklerine yerleştirmişlerdi. Oysa Allah, Kendi elçisinin ve inananların üzerine bir dinginlik indirmiş ve sorumluluk bilincine erişmelerine yönelik buyruğuna bağlı kalmalarını sağlamıştı. Bunu hak etmişlerdi ve en çok onlara yaraşırdı. Çünkü Allah, her şeyi Bilendir.
Hani, inkarda direnenlerin kalbini malum gurur -cahiliyye gurur- doldururken, Allah, Elçisine ve mü'minlere iç huzuru bahşetmiş ve onların sorumlu davranma sözüne sadık kalmalarını sağlamıştı: zira onlar buna fazlasıyla layık ve ehil idiler; ve zaten Allah da her şeyi hakkıyla bilendi.
İnkar edenler, kalplerine öfkeli taassubu, o cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah ise huzur ve mutluluğunu resulünün, inananların üstüne indirmişti. Onları, takva kelimesine bağlı tutmuştu. Zaten onlar buna layık ve ehil idiler. Allah her şeyi çok iyi bilmektedir.
Hani o inkar edenler, kendi kalplerinde, 'öfkeli soy koruyuculuğu'nu (hamiyeti), cahiliyenin 'öfkeli soy koruyuculuğunu' kılıp kışkırttıkları zaman, hemen Allah; elçisinin ve mü'minlerin üzerine '(kalbi teskin eden) güven ve yatışma duygusunu' indirdi ve onları "takva sözü" üzerinde 'kararlılıkla ayakta tuttu." Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
O küfredenler kalplerinde o taassubu, cahiliye taassubunu kaynattığı sırada Allah, peygamberinin ve mü'minlerin üzerine sükunet ve güvenini indirdi, onlara kelime-i takvayı (barış antlaşmasını) yükledi. Zaten onlar, buna layık ve ehliyetli idiler. Allah, herşeyi bilendir.
Hakikati inkara şartlanmış olanlar kalplerinde küstahça bir büyüklük duygusu -cahiliyye ürünü bir duygu- taşırken Allah (da) Elçisi'ne ve müminlere iç huzuru (nimetini) ihsan etmiş ve onlara Allah'a karşı sorumluluk duygusu aşılamıştır; çünkü onlar bu (ilahi armağana) en çok layık olanlardı ve onu pekala hak etmişlerdi. Ve Allah her şeyi tam bilendir.
Hani inkar edenler kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah ise, Peygamberine ve inananlara huzur ve güvenini indirmiş ve onların takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) sözünü tutmalarını sağlamıştı. Zaten onlar buna layık ve ehil idiler. Allah, her şeyi hakkıyla bilmektedir.
O küfredenler kalblerinde o hamiyyeti; Cahiliyye hamiyyetini kaynattığı sıra, ki o vakıt Allah Resulünün ve mü'minlerin üzerine sekinetini indirdi ve onlara kelime-i tekvayı ilzam buyurdu, onlar da ona ehakk-u ehl idiler, evet, Allah her şeye alim bulunuyor.
O zaman inkar edenler, kalblerine öfke ve gayreti, o cahiliyye (çağının) öfke ve gayretini koymuşlardı, Allah da Elçisine ve mü'minlere huzur ve güvenini indirdi; onları takva kelimesine (sebata ve ahde vefaya) bağladı. Zeten onlar, buna layık ve ehil idiler. Allah, her şeyi bilendir.
Hani o küfredenler, kendi kalplerinde, 'öfkeli soy koruyuculuğu'nu (hamiyeti), cahiliyenin 'öfkeli soy koruyuculuğunu' kılıp kışkırttıkları zaman, hemen Tanrı, elçisinin ve inançlıların üzerine 'güven ve yatışma duygusunu' indirdi ve onları 'takva sözü' üzerinde 'kararlılıkla ayakta tuttu'. Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler. Tanrı, her şeyi hakkıyla bilendir.
O küfredenler kalblerine o taassubu, o cahillik taassubunu yerleşdirdiği sırada idi ki hemen Allah, resulünün ve mü'minlerin üzerine kuvve-i ma'neviyyesini indirdi, onları takva sözü üzerinde durdurdu. Onlar da buna çok layık ve buna ehil idiler. Allah her şey'i hakkıyle bilendir.
O küfredenler kalblerinde hamiyyeti, cahiliyyet hamiyyetini ateşlendirdiklerinde Allah; sekinetini peygamberine ve mü'minlerin üzerine indirdi. Ve onları takva sözü üzerinde durdurdu. Onlar, buna daha layık ve ehil kimselerdi. Allah; her şeyi bilmekte olandır.
Kafir olan kimselerin kalplerinde bir asabiyet meydana getirdi. Allah, Peygamberine ve müminlerin üzerine huzur indirdi ve onları "takva" sözüne bağlı tuttu. Onlar, zaten bunu gerçekleştirmişler ve ona sahip çıkmışlardı. Allah ise her şeyi bilmekteydi.
Kafirlerin kalplerine taassubu, Cahiliye taassup ve tarafgirliğini yerleştirdikleri o sırada, Allah da Resulüne ve müminlerin gönüllerine huzur ve güven duygusu verdi. Onlara takva kelimesini gerekli kıldı. Zaten onlar bu söze pek layık ve ehil idiler. Allah her şeyi hakkiyle bilir.
O zaman hakikat bilgisini inkar edenler, kalplerine hamiyeti (köylülük - cahillik gururu), cehalet tutuculuğunu (yeniye kapalılık) yerleştirmişlerdi.. . Allah, Rasulüne ve iman edenlere sekine inzal etti ve onları kelime-i takva (la ilahe illAllah) anlayışında sabitledi. . . Onlar bu sözü bizatihi yaşayarak hak etmiş ve ehil kimselerdi. . . Allah her şeyi Aliym'dir.
İnkar edenler, gönüllerindeki öfke ve bağnazlığı, cahiliyye döneminin fanatizmini ateşlediklerinde, ALLAH elçisinin ve inananların üzerine huzurunu indirmiş ve onların erdemlilik sözünü tutmalarını sağlamıştı. Onlar buna tam yaraşan ve hakkeden kimselerdi. ALLAH herşeyi bilendir.
Gerçeği yalanlayan nankörler, küçük görme taassubunu, cahiliye taassubunu kalplerinde taşıyorlardı. Allah da Rasul'ünün ve inananların üzerine dinginlik indirdi. Onları takva sözüne bağlı kıldı. Zaten onlar buna layık ve ehildiler. Allah, Her Şeyi En İyi Bilen'dir.
Those who rejected had put in their hearts the rage of the days of ignorance, then God sent down tranquility upon His messenger and the believers, and directed them to uphold the word of righteousness, and they were well entitled to it and worthy of it. And God is fully aware of all things.
When those who ignore warning set in their hearts bigoted disdain: — the bigoted disdain of ignorance — then God sent down His tranquillity upon His messenger and upon the believers, and imposed upon them the word of prudent fear; and they have more right to it and are worthy of it; and God is knowing of all things.
Those who are kafir filled their hearts with fanatical rage – the fanatical rage of the Time of Ignorance and Allah sent down serenity to His Messenger and to the muminun, and bound them to the expression of taqwa which they had most right to and were most entitled to. Allah has knowledge of all things.
While those who disbelieved were enraged, and their hearts were filled with the pride of the days of ignorance, GOD blessed His messenger and the believers with peaceful contentment, and directed them to uphold the word of righteousness. This is what they well deserved. GOD is fully aware of all things.
Those who rejected had put in their hearts the rage of the days of ignorance. Then, God sent down tranquility upon His messenger and the believers, and directed them to uphold the word of righteousness, and they were well entitled to it and worthy of it. And God is fully aware of all things.
Those who rejected had put in their hearts the rage of the days of ignorance, then God sent down tranquility upon His messenger and those who acknowledge, and directed them to uphold the word of righteousness, and they were well entitled to it and worthy of it. God is fully aware of all things.