Ne Medine halkının ne de etrafındaki Bedevi Arapların, Allah'ın Resul'ünden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarının kaygısına düşmeleri olacak şeydir. Çünkü Allah yolunda katlanacakları susuzluk, yorgunluk, açlık ve Kafirleri kızdıracak bir yeri zapt etmeleri ve düşmana karşı elde ettikleri başarı, kendilerine salih bir amel olarak yazılacaktır. Zira Allah, muhsin olanların kazanımlarını yok etmez.
# | kelime | anlam | kök |
---|---|---|---|
1 | ma | ||
2 | kane | onlara yakışmaz | كون |
3 | liehli | halkının | اهل |
4 | l-medineti | şehir | مدن |
5 | ve men | ve kimselerin | |
6 | havlehum | onların çevresinden | حول |
7 | mine | -dan | |
8 | l-ea'rabi | Araplar- | عرب |
9 | en | ||
10 | yetehallefu | geri kalmaları | خلف |
11 | an | -nden | |
12 | rasuli | Elçisi- | رسل |
13 | llahi | Allah'ın | |
14 | ve la | ve | |
15 | yergabu | kaygısına düşmeleri | رغب |
16 | bienfusihim | kendi canlarının | نفس |
17 | an | ||
18 | nefsihi | onun canından önce | نفس |
19 | zalike | böyledir | |
20 | biennehum | çünkü | |
21 | la | yoktur ki | |
22 | yusibuhum | onların çekmeleri | صوب |
23 | zemeun | bir susuzluk | ظما |
24 | ve la | ve yoktur ki | |
25 | nesabun | bir yorgunluk | نصب |
26 | ve la | ve yoktur ki | |
27 | mehmesatun | bir açlık | خمص |
28 | fi | ||
29 | sebili | yolunda | سبل |
30 | llahi | Allah | |
31 | ve la | ve yoktur ki | |
32 | yetaune | ayak basmaları | وطا |
33 | mevtien | bir yere | وطا |
34 | yegizu | öfkelendirecek | غيظ |
35 | l-kuffara | kâfirleri | كفر |
36 | ve la | ve yoktur ki | |
37 | yenalune | sağlamaları | نيل |
38 | min | ||
39 | aduvvin | düşman karşısında | عدو |
40 | neylen | bir başarı | نيل |
41 | illa | mutlaka | |
42 | kutibe | yazıl(masın) | كتب |
43 | lehum | kendileri için | |
44 | bihi | onunla | |
45 | amelun | bir amel | عمل |
46 | salihun | salih | صلح |
47 | inne | şüphesiz | |
48 | llahe | Allah | |
49 | la | zayi etmez | |
50 | yudiu | ecirlerini | ضيع |
51 | ecra | iyilik edenlerin | اجر |
52 | l-muhsinine | harcamaları | حسن |
Medine halkına da, onların çevresindeki bedevilere de Allah'ın Peygamberinden geri kalmak ve kendi canlarını onun canından önde tutmak yakışmaz. Çünkü Allah yolunda uğrayacakları bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık, kafirleri şaşırtan bir adım atmaları ve düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları, kendileri için iyi bir amel olarak mutlaka yazılacaktır. Çünkü Allah iyi davrananların amellerini asla boşa çıkarmaz.
Medine halkının ve civarlarındaki göçebe Arapların Allah'ın Elçisinden geri kalmaları ve onun canından (önce) kendi canlarını düşünmeleri doğru olmaz. İşte onların Allah yolunda bir susuzluğa, yorgunluğa ve açlığa uğramaları, kâfirleri öfkelendirecek bir yere (ayak) basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları da sadece bunların karşılığında kendilerine iyi bir iş yazılması içindir. Şüphesiz ki Allah güzel davrananların ödülünü ziyan etmez.
Ne şehir halkı ne de onların çevresindeki Araplar ALLAH'ın elçisinden geri kalmamalı ve kendilerini ona tercih etmemelidir. Zira ALLAH yolunda uğrayacakları her bir susuzluk, bir yorgunluk ve bir açlık, kafirleri öfkelendirecek her bir adım ve düşmana karşı kazandıkları her bir başarı, kendileri için iyi bir iş olarak yazılır. ALLAH iyi davrananların mükafatını yitirmez.
Ne Medine halkının ne de etrafındaki Bedevi Arapların, Allah'ın Resul'ünden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarının kaygısına düşmeleri olacak şeydir. Çünkü Allah yolunda katlanacakları susuzluk, yorgunluk, açlık ve Kafirleri kızdıracak bir yeri zapt etmeleri ve düşmana karşı elde ettikleri başarı, kendilerine salih bir amel olarak yazılacaktır. Zira Allah, muhsin* olanların kazanımlarını yok etmez.
Medine halkının ve çevrelerindeki çöl Araplarının Allah'ın elçisine kayıtsız kalmaya hakları yoktur. Kendilerini ona tercih de edemezler. Bunların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk ve bir açlık çekmeleri, kafirleri öfkelendirecek bir adım atmaları ve düşmandan bir kötülük görmeleri mutlaka lehlerine iyi bir iş olarak yazılacaktır. Çünkü Allah, güzel davrananların ödülünü eksiltmez.
Allah'ın elçisinden geride kalmaları ve kendi canlarını Onun canından üstün tutmaları, kent halkına ve çevresindeki Araplara yakışmaz. Bu böyledir. Çünkü Allah'ın yolunda, bir susuzluk, bir yorgunluk, zorlu bir açlık, nankörlük edenleri öfkelendiren bir adım ve düşmana karşı bir başarı kazanmış olmaları yoktur ki, erdemli bir edim olarak yazılmamış olsun. Kuşkusuz, Allah, güzel davrananları ödülsüz bırakmaz.
(Peygamber) şehrinin halkına ve çevresindeki bedevilere, ne Allah'ın Elçisi'nden geriye kalmak, ne de kendi canlarını onunkinden fazla sakınmak yaraşır. Şöyle ki; ne zaman onların başına Allah yolunda bir susuzluk, yorgunluk ve şiddetli açlık gelse; ne zaman inkara gömülenleri öfkelendiren bir hamle yapsalar ve ne zaman mukadder olan sonuca düşman eliyle ulaşsalar; mutlaka bu onların lehine üretilmiş bir değer olarak yazılmaktadır: Elbette Allah iyilerin hakkını zayi edecek değildir.
Medine halkına ve çevrelerindeki Bedevi Araplara, Allah resulünden geri kalmaları ve onu bırakıp da kendi canlarının derdine düşmeleri yakışmaz. Çünkü Allah yolunda uğrayacakları bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık, kafirleri öfkelendirmek üzere bir yere ayak basmaları, düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları durumunda kendileri için, barışa yönelik iyi bir amel mutlaka yazılacaktır. Allah, güzel düşünüp güzel davrananların ödülünü yitirmez.
Medine halkına ve çevresindeki bedevilere, Allah'ın elçisinden geri kalmaları, kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kafirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez.
Ne Medine halkının ne de etrafındaki bedevilerin Resulullah'tan geride kalmaları ve kendilerini tercih edip ondan yüz çevirmeleri yakışmaz. Çünkü onların Allah yolunda çektikleri hiçbir susuzluk, hiçbir açlık ve kafirleri öfkelendirecek bir yere ayak basmaları ve düşman karşısında elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki, karşılığında kendilerine güzel bir amel yazılmış olmasın. Çünkü Allah iyilerin mükafatını zayi etmez.
(Peygamber) şehrinin halkına da, onların çevresinde (yaşayan) bedevilere de (seferde) Allah'ın Elçisi'ne katılmaktan kaçınmak ve kendi canlarını o'nunkinden fazla gözetmek yaraşmaz. Çünkü, onlar Allah yolunda ne zaman susuzluk, yorgunluk ya da açlık çekseler; ne zaman hakkı inkar edenleri şaşırtan bir adım atsalar; ve ne zaman başlarına gelmesi mukadder olan şeye düşman eliyle uğratılsalar (sonuç ne olursa olsun) bu onların lehine mutlaka kaydedilmektedir. Çünkü Allah, iyilik yapanların emeklerini asla boşa çıkarmaz!
Medine halkı ve onların çevresinde bulunan bedevilere, Allah'ın Resulünden geri kalmak, kendi canlarını onun canından üstün tutmak yaraşmaz. Çünkü onların, Allah yolunda çektikleri susuzluk, yorgunluk, açlık, kafirleri öfkelendirmek üzere bir yere adım atmaları ve düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları gibi hiçbir olay yoktur ki karşılığında kendilerine iyi bir amel(in sevabı) yazılmış olmasın. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların mükafatını elbette zayi etmez.
Ne medenilerin ne de etraflarındaki bedevilerin Resulullahtan tahallüf etmeleri, ve onun nefsinde ne yaptığına bakmayıb da kendi nefisleriyle mukayyed olmaları yaraşmaz, çünkü onların Allah yolunda ne bir susuzluk, ne bir yorgunluk, ne bir açlık çekmeleri ve ne küffarı gayza getirecek bir mevkii çiğnemeleri ne de düşmandan bir muvaffakıyyete nail olmaları olmaz ki mukabilinde kendileri için mutlak bir ameli salih yazılmış bulunmasın, çünkü Allah muhsinlerin ecrini zayi' etmez
Ne Medine halkının, ne de onların çevresinde bulunan bedevi Arapların, Allah'ın Elçisinden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarının kaygısına düşmeleri, onlara yakışmaz. Böyledir, çünkü Allah yolunda uğrayacakları hiçbir susuzluk, yorgunluk, açlık; kafirleri öfkelendirecek bir yeri çiğne(yip zaptet)meleri ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları yoktur ki mutlaka bunlarla kendilerine iyi bir amel yazılmış olmasın. Allah güzel davrananların ecrini zayi etmez.
Medine ehline ve çevresindeki bedevilere, Tanrı'nın elçisinden geri kalmaları, kendi nefslerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Tanrı yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kafirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Tanrı, iyilik yapanların ecrini kaybetmez.
Gerek Medineliler için, gerek çevrelerindeki bedeviler için (savaşda ve diğer hususlarda) Allahın Resulünden geri kalmaları, (onun emirlerine muhaalefetde bulunmaları) ve bizzat kendisine (katlandığı zahmetlerde) onların da canla başla (katlanmıya) rağbet etmemeleri yasakdır. Bunun sebebi şudur: (Çünkü onların) Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık (çekmeleri), kafirleri kızdıracak bir yere ayak basmaları, bir düşmana karşı muvaffakiyyete erişmeleri (gibi hiç bir hal ve hareket) yokdur ki mukaabilinde kendileri için bu sebeble iyi bir amel yazılmış olmasın. Çünkü Allah, iyi hareket edenlerin mükafatını zaayi etmez.
Gerek Medine'liler için, gerekse onların çevresinde bulunan Bedeviler için; Allah'ın peygamberinden geri kalmak, kendilerini ona tercih etmek yaraşmaz. Çünkü Allah yolunda susuzluk, yorgunluk, açlık, kafirleri kızdıracak bir yere ayak basmak ve düşmana karşı başarı kazanmak karşılığında; onlara mutlaka bir salih amel yazılır. Muhakkak ki Allah, ihsan edenlerin mükafatını zayi etmez.
Medine halkına ve çevrelerinde bulunan bedevilere Resulullah'tan geri kalmaları ve kendilerini O'na tercih etmeleri yaraşmaz. Bu, onların Allah yolunda susuzluğa, yorgunluğa, açlığa ve kafirleri kızdıracak bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı zafer kazanmaları karşılığında, onların doğru bir iş yaptıklarının yazıldığı içindir. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini zayi etmez.
Ne Medine halkının, ne de etrafındaki bedevilerin,Allahın Resulünden geri kalmaları ve ona ihtimam göstermeyip kendi canlarının derdine düşmeleri olacak şey değildir (Bunu yapacak bir tek kişi bile çıkmasın). Bu böyledir, çünkü onların Allah yolunda uğrayacakları hiçbir susuzluk, yorgunluk, açlık,kafirleri öfkelendirecek tarzda bir yere ayak basıp ele geçirmeleri ve düşmana karşı başarı kazanmaları yoktur ki, mutlaka o sebeple kendilerine güzel bir iş ve sevap yazılmış olmasın. Çünkü Allah iyi davrananların mükafatlarını zayi etmez.
Gerek Medine halkına gerekse çevresindeki Bedevilere, Allah Rasulünden geri kalmaları ve kendi nefslerini O'nun nefsine tercih etmeleri yakışmaz! Onların Allah yolunda susuzluğa, yorgunluğa, açlığa maruz kalmaları, hakikat bilgisini inkar edenleri öfkelendirecek yerlere yerleşmeleri, düşmana karşı bir zafer kazanmaları; kendilerine imanın gereği fiiller olarak yazılmıştır! Muhakkak ki Allah muhsinleri mükafatsız bırakmaz.
Ne şehir halkı, ne de onların çevresindeki Araplar, ALLAH'ın elçisinden geri kalmamalı ve kendilerini ona tercih etmemelidir. Zira ALLAH yolunda uğrayacakları her bir susuzluk, bir yorgunluk ve bir açlık, kafirleri öfkelendirecek her bir adım ve düşmana karşı kazandıkları her bir başarı, kendileri için bir kredi olarak yazılır. ALLAH iyi davrananların mükafatını yitirmez.
Ne Medine halkının ne de etrafındaki Bedevi Araplar'ın, Allah'ın Rasul'ünden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarının kaygısına düşmeleri olacak şey değildir. Çünkü Allah yolunda katlanacakları susuzluk, yorgunluk, açlık ve kafirleri kızdıracak bir yeri zapt etmeleri ve düşmana karşı elde ettikleri başarı, kendilerine salih bir amel olarak yazılacaktır. Zira Allah, muhsin* olanların kazanımlarını yok etmez.
It is not advisable for the city dwellers and those around them of the Nomads that they should lag behind after God's messenger, nor should they yearn for themselves above him. That is because any thirst that will come to them, or fatigue, or hunger in the cause of God, or any step that they take which will annoy the rejecters, or any gain they have over any enemy; it will be recorded as a good deed for them. God does not waste the reward of the good doers.
It is not for the people of the city and those around them of the desert Arabs to remain behind the messenger of God, and prefer their lives to his life. Is it not that there befalls them neither thirst, nor fatigue, nor hunger, in the cause of God, neither take they any step that enrages the atheists, nor achieve they against the enemy an attainment save that it is recorded for them as a righteous deed! God causes not to be lost the reward of the doers of good.
It was not for people of Madina, and the desert arabs around them, to remain behind the Messenger of Allah nor to prefer themselves to him. That is because no thirst or weariness or hunger will afflict them in the Way of Allah, nor will they take a single step to infuriate the kafirun, nor secure any gain from the enemy, without a right action being written down for them because of it. Allah does not let the wage of the good-doers go to waste.
Neither the dwellers of the city, nor the Arabs around them, shall seek to stay behind the messenger of GOD (when he mobilizes for war). Nor shall they give priority to their own affairs over supporting him. This is because they do not suffer any thirst, or any effort, or hunger in the cause of GOD, or take a single step that enrages the disbelievers, or inflict any hardship upon the enemy, without having it written down for them as a credit. GOD never fails to recompense those who work righteousness.
It is not advisable for the dwellers of the city and those around them of the Nomads that they should lag behind after the messenger of God, nor should they yearn for themselves above him. That is because any thirst that will come to them, or fatigue, or hunger in the cause of God, or any step that they take which will annoy the rejecters, or any gain they have over any enemy; it will be recorded as a good deed for them. God does not waste the reward of the good doers.
It is not advisable for the city dwellers and those around them of the Arabs that they should lag behind after God's messenger, nor should they yearn for themselves above him. That is because any thirst, fatigue, or hunger that afflicts them in the cause of God, or any step that they take which will annoy the ingrates, or any gain they have over any enemy; it will be recorded as a good deed for them. God does not waste the reward of the good doers.