سورة المرسلات

77. Mürselat suresi
Gönderilenler

Rahmeti Bol ve Kesintisiz Olan Allah'ın Adıyla.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

Art arda gönderilenlere ant olsun.

وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفاًۙ

Vel murselati urfa.

Ve şiddetle estikçe esenlere,

فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفاًۙ

Fel asıfati asfa.

Yaydıkça yayanlara,

وَالنَّاشِرَاتِ نَشْراًۙ

Vennaşirati neşren.

Ayırdıkça ayıranlara,

فَالْفَارِقَاتِ فَرْقاًۙ

Fel farikati ferka.

Ve de öğüdü ulaştıranlara,

فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْراًۙ

Fel mulkıyati zikra.

Özür veya uyarı için,

عُذْراً اَوْ نُذْراًۙ

Uzren ev nuzra.

Uyarıldığınız şey kesinlikle gerçekleşecektir.

اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌۜ

İnnema tuadune levakı'.

Yıldızlar silindiğinde.

فَاِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْۙ

Fe izen nucumu tumiset.

Gök aralandığında.

وَاِذَا السَّمَٓاءُ فُرِجَتْۙ

Ve izes semau furicet.

Dağlar ufalanıp savrulduğunda;

وَاِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْۙ

Ve izel cibalu nusifet.

O resullere vakit belirlendiğinde;

وَاِذَا الرُّسُلُ اُقِّتَتْۜ

Ve izer rusulu ukkıtet.

Bunlar hangi gün için ertelendi?

لِاَيِّ يَوْمٍ اُجِّلَتْۜ

Li eyyi yevmin uccilet.

Ayırt etme günü için.

لِيَوْمِ الْفَصْلِۚ

Li yevmil fasl.

Ayırt etme gününün ne olduğunu biliyor musun?

وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِۜ

Ve ma edrake ma yevmul fasl.

O Gün, yalanlayanların vay haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

Öncekileri yok etmedik mi?

اَلَمْ نُهْلِكِ الْاَوَّل۪ينَۜ

E lem nuhlikil evvelin.

Sonra arkadan gelenleri de onlara katarız.

ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْاٰخِر۪ينَ

Summe nutbiuhumul ahırin.

İşte suçlulara böyle yaparız.

كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ

Kezalike nef'alu bil mucrimin.

O Gün yalanlayanların vay haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

Sizi basit bir sudan yaratmadık mı?

اَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَٓاءٍ مَه۪ينٍۙ

E lem nahlukkum min main mehin.

Sonra onu korunaklı bir yere yerleştirdik.

فَجَعَلْنَاهُ ف۪ي قَرَارٍ مَك۪ينٍۙ

Fe cealnahu fi kararin mekin.

Belirlenen bir kadere kadar.

اِلٰى قَدَرٍ مَعْلُومٍۙ

İla kaderin ma'lum.

Sonra takdir ettik, ne güzel takdir edenleriz.

فَقَدَرْنَاۗ فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ

Fe kaderna fe ni'mel kadirun.

O Gün, yalanlayanların vay haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

Yeryüzünü toplanma yeri yapmadık mı?

اَلَمْ نَجْعَلِ الْاَرْضَ كِفَاتاًۙ

E lem nec'alil arda kifata.

Diriler ve ölüler için.

اَحْيَٓاءً وَاَمْوَاتاًۙ

Ahyaen ve emvata.

Orada oturaklı ağır baskılar yaptık. Size tatlı su içirdik.

وَجَعَلْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَاَسْقَيْنَاكُمْ مَٓاءً فُرَاتاًۜ

Ve cealna fiha revasiye şamihatin ve eskaynakum maen furata.

O Gün yalanlayanların vay haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

Haydi, kendisini yalanlamış olduğunuz şeye gidin bakalım!

اِنْطَلِقُٓوا اِلٰى مَا كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَۚ

İntaliku ila ma kuntum bihi tukezzibun.

Üç çatal sahibi gölgeye gidin;

اِنْطَلِقُٓوا اِلٰى ظِلٍّ ذ۪ي ثَلٰثِ شُعَبٍۙ

İntaliku ila zıllin zi selasi şuab.

Gölge yapmayan ve alevden de korumayan.

لَا ظَل۪يلٍ وَلَا يُغْن۪ي مِنَ اللَّهَبِۜ

La zalilin ve la yugni minel leheb.

O, kocaman kütükler gibi kıvılcımlar saçar.

اِنَّهَا تَرْم۪ي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِۚ

İnneha termi bi şerarin kel kasr.

Sanki o sarı deve sürüsüdür.

كَاَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌۜ

Ke ennehu cimaletun sufr.

O Gün, yalanlayanların vay haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

Bu, konuşamayacakları gündür.

هٰذَا يَوْمُ لَا يَنْطِقُونَۙ

Haza yevmu la yentıkun.

Onlara izin verilmez ki, özür dilesinler.

وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ

Ve la yu'zenu lehum fe ya'tezirun.

O Gün, yalanlayanların vay haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

Bu, sizi ve öncekileri topladığımız, ayırma günüdür.

هٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِۚ جَمَعْنَاكُمْ وَالْاَوَّل۪ينَ

Haza yevmul fasl, cema'nakum vel evvelin.

Haydi! Eğer kurtulmak için bir planınız varsa, Bana karşı hemen planınızı uygulayın!

فَاِنْ كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَك۪يدُونِ

Fe in kane lekum keydun fe kidun.

O Gün, yalanlayanların vay haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ۟

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

Takva sahipleri gölgelerde ve pınar başlarındadırlar.

اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي ظِلَالٍ وَعُيُونٍۙ

İnnel muttekine fi zılalin ve uyun.

Ve canlarının çektiği meyveler.

وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ

Ve fevakihe mimma yeştehun.

Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyin ve için.

كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـٔاً بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

Kulu veşrebu henien bima kuntum ta'melun.

İyi olanları işte böyle ödüllendiririz.

اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ

İnna kezalike neczil muhsinin.

O Gün, yalanlayanların vay haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

Yiyin ve yararlanın biraz. Siz suçlularsınız.

كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَل۪يلاً اِنَّكُمْ مُجْرِمُونَ

Kulu ve temetteu kalilen innekum mucrimun.

O Gün, yalanlayanların vay haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

Onlara, "Ruku edin." denildiği zaman ruku etmezler.

وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ

Ve iza kile lehumurkeu la yerkeun.

O Gün, yalanlayanların vay haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

Artık bundan başka hangi hadise inanacaklar?

فَبِاَيِّ حَد۪يثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ

Fe bi eyyi hadisin ba'dehu yu'minun.