سورة الإسراء

17. İsra suresi
Gece Yürüyüşü

Rahmeti Bol ve Kesintisiz Olan Allah'ın Adıyla

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

O subhandır. Kulunu, Mescid-i Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya bir gece yürüttü. Ona ayetlerimizi göstermek için. Kuşkusuz O, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Gören'dir.

سُبْحَانَ الَّـذ۪ٓي اَسْرٰى بِعَبْدِه۪ لَيْلاً مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَا الَّذ۪ي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَاۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ

Subhanellezi esra bi abdihi leylen minel mescidil harami ilel mescidil aksallezi barekna havlehu li nuriyehu min ayatina, innehu huves semiul basir.

Musa'ya, İsrailoğulları'na, Ben'den başka bir vekil edinmeyin diye, doğru yola ileten o Kitap'ı verdik.

وَاٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اَلَّا تَتَّخِذُوا مِنْ دُون۪ي وَك۪يلاًۜ

Ve ateyna musel kitabe ve cealnahu huden li beni israile ella tettehızu min duni vekila.

Ey Nuh ile birlikte taşıdığımız kimselerin soyundan olanlar! Gerçek şu ki, o çok şükreden bir kuldu.

ذُرِّيَّةَ مَنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍۜ اِنَّهُ كَانَ عَبْداً شَكُوراً

Zurriyyete men hamelna mea nuh, innehu kane abden şekura.

İsrailoğulları'na Kitap'ta yargıda bulunduk: "Siz kesinlikle iki kez yeryüzünde fesat çıkaracaksınız ve kibirlenip böbürleneceksiniz."

وَقَضَيْنَٓا اِلٰى بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ فِي الْكِتَابِ لَتُفْسِدُنَّ فِي الْاَرْضِ مَرَّتَيْنِ وَلَتَعْـلُنَّ عُـلُواًّ كَب۪يراً

Ve kadayna ila beni israile fil kitabi le tufsidunne fil ardı merreteyni ve le ta'lunne uluvven kebira.

Birincisinin zamanı gelince çok güçlü kullarımızı üzerinize gönderdik. Yurtlarının içlerine kadar girdiler, işgal ettiler. Böylece yapılan uyarı gerçekleşmiş oldu.

فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ اُو۫لٰيهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَاداً لَنَٓا اُو۬ل۪ي بَأْسٍ شَد۪يدٍ فَجَاسُوا خِلَالَ الدِّيَارِۜ وَكَانَ وَعْداً مَفْعُولاً

Fe iza cae va'du ulahuma beasna aleykum ibaden lena ulibe'sin şedidin fe casu hılaled diyar, ve kane va'den mef'ula.

Sonra sizi, onlara karşı tekrar üstün kıldık. Size mallarla ve evlatlarla yardım ettik. Ve sayınızı çokça artırdık.

ثُمَّ رَدَدْنَا لَكُمُ الْكَرَّةَ عَلَيْهِمْ وَاَمْدَدْنَاكُمْ بِاَمْوَالٍ وَبَن۪ينَ وَجَعَلْنَاكُمْ اَكْثَرَ نَف۪يراً

Summe rededna lekumul kerrete aleyhim ve emdednakum bi emvalin ve benine ve cealnakum eksere nefira.

Eğer iyilik yaparsanız, kendinize iyilik yapmış olursunuz. Eğer kötü olursanız, o da kendiniz içindir. Diğer bozgunculuğunuzun cezalandırma zamanı geldiğinde, sizi kötü duruma düşürmek için, ilk kez girdikleri gibi mescide girsinler. Ve yücelttiğiniz şeyleri darmadağın edip mahvetsinler.

اِنْ اَحْسَنْتُمْ اَحْسَنْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ وَاِنْ اَسَأْتُمْ فَلَهَاۜ فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ الْاٰخِرَةِ لِيَسُٓؤُ۫ا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ اَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْب۪يراً

İn ahsentum ahsentum li enfusikum ve in ese'tum fe leha, fe iza cae va'dul ahıreti li yesuu vucuhekum ve li yedhulul mescide kema dehaluhu evvele merretin ve li yutebbiru ma alev tetbira.

Umulur ki Rabb'iniz size merhamet eder. Eğer siz dönerseniz, Biz de döneriz. Ve Biz Cehennem'i Kafirler için kuşatıcı kıldık.

عَسٰى رَبُّكُمْ اَنْ يَرْحَمَكُمْۚ وَاِنْ عُدْتُمْ عُدْنَاۢ وَجَعَلْنَا جَهَنَّمَ لِلْكَافِر۪ينَ حَص۪يراً

Asa rabbukum en yerhamekum, ve in udtum udna, ve cealna cehenneme lil kafirine hasira.

Kuşkusuz bu Kur'an, en doğru yolu gösterir. Salihatı yapan müminlere kesinlikle büyük bir ödül olduğunu müjdeler.

اِنَّ هٰذَا الْقُرْاٰنَ يَهْد۪ي لِلَّت۪ي هِيَ اَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِن۪ينَ الَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ اَجْراً كَب۪يراًۙ

İnne hazel kur'ane yehdi lilleti hiye akvemu ve yubeşşirul mu'mininellezine ya'melunes salihati enne lehum ecren kebira.

Ahirete inanmayanlara can yakıcı bir azap hazırlandığını haber verir.

وَاَنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ اَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَاباً اَل۪يماً۟

Ve ennellezine la yu'minune bil ahıreti a'tedna lehum azaben elima.

İnsan hayra dua eder gibi, şerre dua ediyor. İnsan çok acelecidir.

وَيَدْعُ الْاِنْسَانُ بِالشَّرِّ دُعَٓاءَهُ بِالْخَيْرِۜ وَكَانَ الْاِنْسَانُ عَجُولاً

Ve yed'ul insanu biş şerri duaehu bil hayr, ve kanel insanu acula.

Biz geceyi ve gündüzü iki ayet yaptık. Sonra geceyi karanlık, gündüzü aydınlık yaptık ki Rabb'inizin bahşettiği nimetleri çalışıp kazanasınız ve yılların sayısını ve hesabını yapma imkanı bulasınız. Biz, her şeyi ayrıntılı olarak açıkladık.

وَجَعَلْنَا الَّيْلَ وَالنَّهَارَ اٰيَتَيْنِ فَمَحَوْنَٓا اٰيَةَ الَّيْلِ وَجَعَلْـنَٓا اٰيَةَ النَّهَارِ مُبْصِرَةً لِتَبْتَغُوا فَضْلاً مِنْ رَبِّكُمْ وَلِتَعْلَمُوا عَدَدَ السِّن۪ينَ وَالْحِسَابَۜ وَكُلَّ شَيْءٍ فَصَّلْنَاهُ تَفْص۪يلاً

Ve cealnel leyle ven nehare ayeteyni fe mehavna ayetel leyli ve cealna ayeten nehari mubsıraten li tebtegu fadlen min rabbikum ve li ta'lemu adedes sinine vel hisab, ve kulle şey'in fassalnahu tafsila.

Her insanın kuşunu kendi boynuna doladık. Kıyamet günü, yaptıklarının tamamını gösteren kitabı önüne koyarız.

وَكُلَّ اِنْسَانٍ اَلْزَمْنَاهُ طَٓائِرَهُ ف۪ي عُنُقِه۪ۜ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ كِتَاباً يَلْقٰيهُ مَنْشُوراً

Ve kulle insanin elzemnahu tairehu fi unukıh, ve nuhricu lehu yevmel kıyameti kitaben yelkahu menşura.

Kitabını oku. Bugün hesap görücü olarak sen kendine yetersin.

اِقْرَأْ كِتَابَكَۜ كَفٰى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَس۪يباًۜ

Ikra' kitabek, kefa bi nefsikel yevme aleyke hasiba.

Kim doğru yolda olursa, ancak kendi iyiliği için doğru yolda olur. Kim de saparsa ancak kendi kötülüğü için sapmış olur. Ve hiçbir yük taşıyıcı, başkasının yükünü yüklenmez. Ve Biz, bir resul göndermedikçe azap edecek değiliz.

مَنِ اهْتَدٰى فَاِنَّمَا يَهْتَد۪ي لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۜ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ وَمَا كُنَّا مُعَذِّب۪ينَ حَتّٰى نَبْعَثَ رَسُولاً

Menihteda fe innema yehtedi li nefsih, ve men dalle fe innema yadıllu aleyha, ve la teziru vaziretun vizre uhra, ve ma kunna muazzibine hatta neb'ase resula.

Biz bir beldeyi yok etmek istersek, varlık ve güç sahibi ileri gelenlerine uyarımızı yaparız, buna rağmen bozgunculuk yaparlarsa böylece söz hak olur. Ve onu helak ederek yok ederiz.

وَاِذَٓا اَرَدْنَٓا اَنْ نُهْلِكَ قَرْيَةً اَمَرْنَا مُتْرَف۪يهَا فَفَسَقُوا ف۪يهَا فَحَقَّ عَلَيْهَا الْقَوْلُ فَدَمَّرْنَاهَا تَدْم۪يراً

Ve iza eredna en nuhlike karyeten emerna mutrafiha fe feseku fiha fe hakka aleyhel kavlu fe demmernaha tedmira.

Nuh'tan sonra böyle nice nesilleri yok ettik. Kullarının suçlarını görmede ve haberdar olmada tek başına Rabb'in yeter.

وَكَمْ اَهْلَكْنَا مِنَ الْقُرُونِ مِنْ بَعْدِ نُوحٍۜ وَكَفٰى بِرَبِّكَ بِذُنُوبِ عِبَادِه۪ خَب۪يراً بَص۪يراً

Ve kem ehlekna minel kuruni min ba'di nuh ve kefa bi rabbike bi zunubi ıbadihi habiren basira.

Kim aceleyi isterse, hak eden kimseye dilediğimiz şeyi çabuklaştırırız. Sonra onun için Cehennem'i mekan yaparız. Kınanmış ve kovulmuş olarak oraya girer.

مَنْ كَانَ يُر۪يدُ الْعَاجِلَةَ عَجَّلْنَا لَهُ ف۪يهَا مَا نَشَٓاءُ لِمَنْ نُر۪يدُ ثُمَّ جَعَلْنَا لَهُ جَهَنَّمَۚ يَصْلٰيهَا مَذْمُوماً مَدْحُوراً

Men kane yuridul acilete accelna lehu fiha ma neşau li men nuridu summe cealna lehu cehennem, yaslaha mezmumen medhura.

Kim de ahireti isterse ve mümin olarak onun gerektirdiği şekilde çalışırsa, işte onların çalışmaları meşkurdur.

وَمَنْ اَرَادَ الْاٰخِرَةَ وَسَعٰى لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ كَانَ سَعْيُهُمْ مَشْكُوراً

Ve men eradel ahırete ve saa leha sa'yeha ve huve mu'minun fe ulaike kane sa'yuhum meşkura.

Biz, bu dünyayı isteyene de ahireti isteyene de veririz. Bu, Rabb'inin atalarındandır. Rabb'inin ataları kısıtlanmış değildir.

كُلاًّ نُمِدُّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ مِنْ عَطَٓاءِ رَبِّكَۜ وَمَا كَانَ عَطَٓاءُ رَبِّكَ مَحْظُوراً

Kullen numiddu haulai ve haulai min atai rabbik, ve ma kane atau rabbike mahzura.

Bak! Onların bir kısmını bir kısmından daha fazla imkan sahibi kıldık. Elbette ahiret, dereceler ve imkan bakımından da daha büyüktür.

اُنْظُرْ كَيْفَ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍۜ وَلَلْاٰخِرَةُ اَكْبَرُ دَرَجَاتٍ وَاَكْبَرُ تَفْض۪يلاً

Unzur keyfe faddalna ba'dahum ala ba'd, ve lel ahıretu ekberu derecatin ve ekberu tafdila.

Allah ile birlikte başka bir ilah edinme. Yoksa kınanmış ve hor görülmüş olarak kalırsın.

لَا تَجْعَلْ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَ فَتَقْعُدَ مَذْمُوماً مَخْذُولاً۟

La tec'al meallahi ilahen ahare fe tak'ude mezmumen mahzula.

Rabb'in, Kendisinden başkasına kul olmamanızı, anne ve babaya iyi davranmanızı kaza etti. Eğer ikisinden birisi veya her ikisi senin yanında yaşlanırlarsa sakın onlara "öf" deme, onlara kaba davranma. Ve ikisine de kerim şekilde konuş.

وَقَضٰى رَبُّكَ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّٓا اِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَاناًۜ اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَٓا اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَٓا اُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلاً كَر۪يماً

Ve kada rabbuke ella ta'budu illa iyyahu ve bil valideyni ihsana, imma yebluganne indekel kibere ehaduhuma ev kila huma fe la tekul lehuma uffin ve la tenher huma ve kul lehuma kavlen kerima.

Ve merhametle, alçakgönüllüce onlara kol kanat ger. Ve de ki: "Rabb'im, onların beni büyütürken gösterdikleri merhamet gibi, onlara merhamet et."

وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُلْ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَان۪ي صَغ۪يراًۜ

Vahfıd lehuma cenahaz zulli miner rahmeti ve kul rabbirhamhuma kema rabbeyani sagira.

Rabb'iniz niyetinizi çok iyi bilir. Eğer salihler olursanız, o zaman kuşkusuz O, Kendisine yönelenleri bağışlayıcıdır.

رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا ف۪ي نُفُوسِكُمْۜ اِنْ تَكُونُوا صَالِح۪ينَ فَاِنَّهُ كَانَ لِلْاَوَّاب۪ينَ غَفُوراً

Rabbukum a'lemu bi ma fi nufusikum, in tekunu salihine fe innehu kane lil evvabine gafura.

Yakınlık sahibine, düşkünlere ve yol oğluna yardım yap! Savurganlık yaparak saçıp savurma.

وَاٰتِ ذَا الْقُرْبٰى حَقَّهُ وَالْمِسْك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِ وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذ۪يراً

Ve ati zel kurba hakkahu vel miskine vebnes sebili ve la tubezzir tebzira.

Saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabb'ine karşı çok nankördür.

اِنَّ الْمُبَذِّر۪ينَ كَانُٓوا اِخْوَانَ الشَّيَاط۪ينِۜ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّه۪ كَفُوراً

İnnel mubezzirine kanu ihvaneş şeyatin, ve kaneş şeytanu li rabbihi kefura.

Rabb'inden, ümit ettiğin rahmeti isterken, onlardan yüz çevirirsen bari yumuşak davranarak gönüllerini al.

وَاِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ابْتِغَٓاءَ رَحْمَةٍ مِنْ رَبِّكَ تَرْجُوهَا فَقُلْ لَهُمْ قَوْلاً مَيْسُوراً

Ve imma tu'ridanne anhumubtigae rahmetin min rabbike tercuha fe kul lehum kavlen meysura.

Elini bağlayıp boynuna asma. Onu büsbütün de açma. Aksi halde kınanırsın ve yaptığına pişman olur kalırsın.

وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً اِلٰى عُنُقِكَ وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُوماً مَحْسُوراً

Ve la tec'al yedeke magluleten ila unukıke ve la tebsutha kullel bastı fe tak'ude melumen mahsura.

Rabb'in, dilediği kimsenin rızkını genişletir ve bir ölçüye göre verir. O, kullarından Haberdar Olan'dır, Her Şeyi Gören'dir.

اِنَّ رَبَّكَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ اِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِه۪ خَب۪يراً بَص۪يراً۟

İnne rabbeke yebsutur rızka li men yeşau ve yakdir, innehu kane bi ibadihi habiran basira.

Yoksulluk endişesi ile çocuklarınızı öldürmeyin. Onları ve sizi sadece Biz rızıklandırırız. Onların öldürülmesi büyük bir yanlıştır.

وَلَا تَقْتُلُٓوا اَوْلَادَكُمْ خَشْيَةَ اِمْلَاقٍۜ نَحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَاِيَّاكُمْۜ اِنَّ قَتْلَهُمْ كَانَ خِطْـٔاً كَب۪يراً

Ve la taktulu evladekum haşyete imlak, nahnu nerzukuhum ve iyyakum, inne katlehum kane hıt'en kebira.

Zinaya yaklaşmayın. Kuşkusuz o bir fuhuştur ve kötü bir yoldur.

وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنٰٓى اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةًۜ وَسَٓاءَ سَب۪يلاً

Ve la takrebuz zina innehu kane fahışeh, ve sae sebila.

Allah'ın haram kıldığı bir canı haksız yere öldürmeyin. Kim haksız yere öldürülürse, Biz onun velisini sultan kıldık. O da öldürmede haddi aşmasın. O yardım olunmuştur.

وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّت۪ي حَرَّمَ اللّٰهُ اِلَّا بِالْحَقِّۜ وَمَنْ قُتِلَ مَظْلُوماً فَقَدْ جَعَلْنَا لِوَلِيِّه۪ سُلْطَاناً فَلَا يُسْرِفْ فِي الْقَتْلِۜ اِنَّهُ كَانَ مَنْصُوراً

Ve la taktulun nefselleti harremallahu illa bil hakk, ve men kutile mazlumen fe kad cealna li veliyyihi sultanen fe la yusrif fil katl, innehu kane mensura.

Olgunluk çağına erişinceye kadar, iyiliği için olmadıkça yetimin malına dokunmayın. Ve verdiğiniz sözleri yerine getirin. Verilen söz insanı sorumlu yapar.

وَلَا تَقْرَبُوا مَالَ الْيَت۪يمِ اِلَّا بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُ حَتّٰى يَبْلُغَ اَشُدَّهُۖ وَاَوْفُوا بِالْعَهْدِۚ اِنَّ الْعَهْدَ كَانَ مَسْؤُ۫لاً

Ve la takrebu malel yetimi illa billeti hiye ahsenu hatta yebluga eşuddeh, ve evfu bil ahd, innel ahde kane mes'ula.

Ölçtüğünüz zaman tam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Hayırlı ve iyi olan budur.

وَاَوْفُوا الْكَيْلَ اِذَا كِلْتُمْ وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَق۪يمِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَأْو۪يلاً

Ve evful keyle iza kiltum vezinu bil kıstasil mustekim, zalike hayrun ve ahsenu te'vila.

Hakkında bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Kuşkusuz kulak, göz ve fuad bunların hepsi ondan sorumludur.

وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌۜ اِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤٰادَ كُلُّ اُو۬لٰٓئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُ۫لاً

Ve la takfu ma leyse leke bihi ilm, innes sem'a vel basara vel fuade kullu ulaike kane anhu mes'ula.

Yeryüzünde büyüklenerek yürüme! Sen asla yeri yaramazsın ve boyca dağlara erişemezsin.

وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحاًۚ اِنَّكَ لَنْ تَخْرِقَ الْاَرْضَ وَلَنْ تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولاً

Ve la temşi fil ardı mereha, inneke len tahrikal arda ve len teblugal cibale tula.

Bütün bunlar, Rabb'inin yanında hoş görülmeyen kötü şeylerdir.

كُلُّ ذٰلِكَ كَانَ سَيِّئُهُ عِنْدَ رَبِّكَ مَكْرُوهاً

Kullu zalike kane seyyiuhu inde rabbike mekruha.

İşte bunlar, senin Rabb'inin, sana hikmetten vahyettiği şeylerdendir. Allah ile birlikte başka ilah edinme. Yoksa kınanmış ve kovulmuş olarak Cehennem'e atılırsın.

ذٰلِكَ مِمَّٓا اَوْحٰٓى اِلَيْكَ رَبُّكَ مِنَ الْحِكْمَةِۜ وَلَا تَجْعَلْ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَ فَتُلْقٰى ف۪ي جَهَنَّمَ مَلُوماً مَدْحُوراً

Zalike mimma evha ileyke rabbuke minel hikmeh, ve la tec'al meallahi ilahen ahare fe tulka fi cehenneme melumen medhura.

Rabb'iniz, oğulları size ayırdı da kendisi meleklerden kızlar mı edindi? Siz gerçekten çok büyük laf ediyorsunuz.

اَفَاَصْفٰيكُمْ رَبُّكُمْ بِالْبَن۪ينَ وَاتَّخَذَ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ اِنَاثاًۜ اِنَّكُمْ لَتَقُولُونَ قَوْلاً عَظ۪يماً۟

E fe asfakum rabbukum bil benine vettehaze minel melaiketi inasa, innekum le tekulune kavlen azima.

Ant olsun ki Biz, bu Kur'an'da öğüt alsınlar diye her türlü açıklamayı yaptık. Oysaki bu onların yalnızca nefretlerini arttırdı.

وَلَقَدْ صَرَّفْنَا ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ لِيَذَّكَّرُواۜ وَمَا يَز۪يدُهُمْ اِلَّا نُفُوراً

Ve lekad sarrafna fi hazel kur'ani li yezzekkeru, ve ma yeziduhum illa nufura.

De ki: "Eğer dedikleri gibi, O'nunla beraber başka ilahlar olsaydı, o zaman onlar da mutlaka arşın sahibine bir yol ararlardı."

قُلْ لَوْ كَانَ مَعَهُٓ اٰلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ اِذاً لَابْتَغَوْا اِلٰى ذِي الْعَرْشِ سَب۪يلاً

Kul lev kane meahu alihetun kema yekulune izen lebtegav ila zil arşı sebila.

Allah, onların iddialarından Münezzeh'tir ve Yüceler Yücesidir.

سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يَقُولُونَ عُلُواًّ كَب۪يراً

Subhanehu ve teala amma yekulune uluvven kebira.

Yedi gök, yeryüzü ve içindekiler, O'nu tesbih ederler. Onu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz, onların tesbihlerini kavrayamazsınız. Kuşkusuz O, Çok Hoşgörülü'dür, Çok Bağışlayıcı'dır.

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهِنَّۜ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ وَلٰكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْب۪يحَهُمْۜ اِنَّهُ كَانَ حَل۪يماً غَفُوراً

Tusebbihu lehus semavatus seb'u vel ardu ve men fihinn, ve in min şey'in illa yusebbihu bi hamdihi ve lakin la tefkahune tesbihahum, innehu kane halimen gafura.

Kur'an okuduğun zaman, seninle ahirete inanmayanlar arasına görünmez bir perde çekeriz.

وَاِذَا قَرَأْتَ الْقُرْاٰنَ جَعَلْنَا بَيْنَكَ وَبَيْنَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ حِجَاباً مَسْتُوراًۙ

Ve iza kara'tel kur'ane cealna beyneke ve beynellezine la yu'minune bil ahıreti hicaben mestura.

Kur'an'ı anlamalarına engel olsun diye, kalplerine perde, kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen, Kur'an'da Rabb'inin tekliğini andığın zaman, nefretle arkalarını dönüp kaçarlar.

وَجَعَلْنَا عَلٰى قُلُوبِهِمْ اَكِنَّةً اَنْ يَفْقَهُوهُ وَف۪ٓي اٰذَانِهِمْ وَقْراًۜ وَاِذَا ذَكَرْتَ رَبَّكَ فِي الْقُرْاٰنِ وَحْدَهُ وَلَّوْا عَلٰٓى اَدْبَارِهِمْ نُفُوراً

Ve cealna ala kulubihim ekinneten en yefkahuhu ve fi azanihim vakra, ve iza zekerte rabbeke fil kur'ani vahdehu vellev ala edbarihim nufura.

Biz onların seni ne amaçla dinlediklerini ve kendi aralarında fısıldaştıklarında da, o zalimlerin: "Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz." dediklerini çok iyi biliyoruz.

نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَا يَسْتَمِعُونَ بِه۪ٓ اِذْ يَسْتَمِعُونَ اِلَيْكَ وَاِذْ هُمْ نَجْوٰٓى اِذْ يَقُولُ الظَّالِمُونَ اِنْ تَتَّبِعُونَ اِلَّا رَجُلاً مَسْحُوراً

Nahnu a'lemu bima yestemiune bihi iz yestemiune ileyke ve iz hum necva iz yekuluz zalimune in tettebiune illa raculen meshura.

Seni neye benzettiklerine bir bak! Bu yüzden sapkınlaştılar. Artık, bir daha doğru yolu bulamazlar.

اُنْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْاَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَط۪يعُونَ سَب۪يلاً

Unzur keyfe darabu lekel emsale fe dallu fe la yestetiune sebila.

"Biz kemik yığını ve toz toprak olduktan sonra, gerçekten de yeni bir yaratılışla mı diriltileceğiz?" dediler.

وَقَالُٓوا ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً وَرُفَاتاً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقاً جَد۪يداً

Ve kalu e iza kunna izamen ve rufaten e inna le meb'usune halkan cedida.

De ki: "İster taş ister demir olun;"

قُلْ كُونُوا حِجَارَةً اَوْ حَد۪يداًۙ

Kul kunu hicareten ev hadida.

"Veya göğüslerinizde büyüyen herhangi bir varlık." Sonra da, "Bizi kim geri çevirecek?" diyecekler. De ki: "Size ilk defa fıtrat belirlemiş olan." Alaylı alaylı başlarını sallayarak: "Ne zamandır o?" diyecekler. De ki: "Belki de pek yakın bir zamanda."

اَوْ خَلْقاً مِمَّا يَكْبُرُ ف۪ي صُدُورِكُمْۚ فَسَيَقُولُونَ مَنْ يُع۪يدُنَاۜ قُلِ الَّذ۪ي فَطَرَكُمْ اَوَّلَ مَرَّةٍۚ فَسَيُنْغِضُونَ اِلَيْكَ رُؤُ۫سَهُمْ وَيَقُولُونَ مَتٰى هُوَۜ قُلْ عَسٰٓى اَنْ يَكُونَ قَر۪يباً

Ev halkan mimma yekburu fi sudurikum, fe se yekulune men yuidun, kulillezi fetarakum evvele merreh, fe se yungıdune ileyke ruusehum ve yekulune meta huv, kul asa en yekune kariba.

"Sizi çağıracağı gün, O'nu överek çağrıya uyacaksınız ve dünyada çok kısa bir süre kaldığınızı sanacaksınız."

يَوْمَ يَدْعُوكُمْ فَتَسْتَج۪يبُونَ بِحَمْدِه۪ وَتَظُنُّونَ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلاً۟

Yevme yed'ukum fe testecibune bi hamdihi ve tezunnune in lebistum illa kalila.

Kullarıma de ki: "Sözün en iyi olanını söylesinler!" Şeytan, onların aralarını bozar. Şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.

وَقُلْ لِعِبَاد۪ي يَقُولُوا الَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ الشَّيْطَانَ يَنْزَغُ بَيْنَهُمْۜ اِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلْاِنْسَانِ عَدُواًّ مُب۪يناً

Ve kul li ibadi yekululleti hiye ahsen, inneş şeytane yenzegu beynehum, inneş şeytane kane lil insani aduvven mubina.

Rabb'iniz sizi daha iyi bilir. Hak edene merhamet eder veya hak edene azap eder. Seni onlara vekil olarak göndermedik.

رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِكُمْۜ اِنْ يَشَأْ يَرْحَمْكُمْ اَوْ اِنْ يَشَأْ يُعَذِّبْكُمْۜ وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ وَك۪يلاً

Rabbukum a'lemu bikum, in yeşa' yerhamkum ev in yeşa' yuazzibkum, ve ma erselnake aleyhim vekila.

Göklerde ve yeryüzünde kimlerin olduğunu Rabb'in daha iyi bilir. Ant olsun ki Biz nebilerin kimini kiminden, kimi nitelikleriyle üstün kıldık. Davud'a Zebur'u verdik.

وَرَبُّكَ اَعْلَمُ بِمَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَلَقَدْ فَضَّلْنَا بَعْضَ النَّبِيّ۪نَ عَلٰى بَعْضٍ وَاٰتَيْنَا دَاوُ۫دَ زَبُوراً

Ve rabbuke a'lemu bi men fis semavati vel ard, ve lekad faddalna ba'dan nebiyyine ala ba'dın ve ateyna davude zebura.

De ki: "O'nun yanı sıra, zanda bulunduklarınızı çağırın." Oysa onlar, sizden bir sıkıntıyı yok etme veya onu değiştirmeye güç yetiremezler.

قُلِ ادْعُوا الَّذ۪ينَ زَعَمْتُمْ مِنْ دُونِه۪ فَلَا يَمْلِكُونَ كَشْفَ الضُّرِّ عَنْكُمْ وَلَا تَحْو۪يلاً

Kulid'ullezine zeamtum min dunihi fe la yemlikune keşfed durri ankum ve la tahvila.

İşte onların, o yöneldikleri de Rabb'lerine daha yakın olmak için vesile arayan, O'nun rahmetini uman ve O'nun azabından korkan kimselerdir. Gerçekten Rabb'inin azabı korkunçtur.

اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ يَدْعُونَ يَبْتَغُونَ اِلٰى رَبِّهِمُ الْوَس۪يلَةَ اَيُّهُمْ اَقْرَبُ وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُ وَيَخَافُونَ عَذَابَهُۜ اِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ كَانَ مَحْذُوراً

Ulaikellezine yed'une yebtegune ila rabbihimul vesilete eyyuhum akrebu ve yercune rahmetehu ve yehafune azabeh, inne azabe rabbike kane mahzura.

Hiçbir belde yoktur ki, Kıyamet Günü'nden önce biz onu yok etmeyelim veya şiddetli bir azap ile azaplandırmayalım. Bu Kitap'ta kayıtlıdır.

وَاِنْ مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا نَحْنُ مُهْلِكُوهَا قَبْلَ يَوْمِ الْقِيٰمَةِ اَوْ مُعَذِّبُوهَا عَذَاباً شَد۪يداًۜ كَانَ ذٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُوراً

Ve in min karyetin illa nahnu muhlikuha kable yevmil kıyameti ev muazzibuha azaben şedida, kane zalike fil kitabi mestura.

Bizi ayet göndermekten alıkoyan şey, öncekilerin onu yalanlamış olmalarıdır. Semud halkına göz göre göre o dişi deveyi verdik. Onunla kendilerine zulmettiler. Ve Biz, ayetleri uyarmaktan başka bir şey için göndermeyiz.

وَمَا مَنَعَنَٓا اَنْ نُرْسِلَ بِالْاٰيَاتِ اِلَّٓا اَنْ كَذَّبَ بِهَا الْاَوَّلُونَۜ وَاٰتَيْنَا ثَمُودَ النَّاقَةَ مُبْصِرَةً فَظَلَمُوا بِهَاۜ وَمَا نُرْسِلُ بِالْاٰيَاتِ اِلَّا تَخْو۪يفاً

Ve ma meneana en nursile bil ayati illa en kezzebe bihel evvelun, ve ateyna semuden nakate mubsıraten fe zalemu biha, ve ma nursilu bil ayati illa tahvifa.

Hani bir zaman sana: "Rabb'in insanları kuşatmıştır." demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyeti ve Kur'an'da lanet edilen ağacı, sadece insanlar için fitne kıldık. Biz onları uyarıyoruz. Fakat bu onların aşırı azgınlıklarını daha da artırmaktan başka bir şeye yaramıyor.

وَاِذْ قُلْنَا لَكَ اِنَّ رَبَّكَ اَحَاطَ بِالنَّاسِۜ وَمَا جَعَلْنَا الرُّءْيَا الَّت۪ٓي اَرَيْنَاكَ اِلَّا فِتْنَةً لِلنَّاسِ وَالشَّجَرَةَ الْمَلْعُونَةَ فِي الْقُرْاٰنِۜ وَنُخَوِّفُهُمْۙ فَمَا يَز۪يدُهُمْ اِلَّا طُغْيَاناً كَب۪يراً۟

Ve iz kulna leke inne rabbeke ehata bin nas, ve ma cealner ru'yalleti ereynake illa fitneten lin nasi veş şeceretel mel'unete fil kur'an, ve nuhavvifuhum fe ma yeziduhum illa tugyanen kebira.

Hani Biz meleklere, "Âdem'e secde edin." dediğimiz zaman, iblis hariç hepsi secde etti. İblis, "Ben, çamurdan yarattığın kimseye mi secde edeceğim?" dedi.

وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ قَالَ ءَاَسْجُدُ لِمَنْ خَلَقْتَ ط۪يناًۚ

Ve iz kulna lil melaiketiscudu li ademe fe secedu illa iblis, kale e escudu li men halakte tina.

Dedi ki: "Bu mu benden mükerrem kıldığın varlık? Eğer bana Kıyamet Günü'ne kadar müsaade edersen, pek azı hariç, onun soyunu kesinlikle buyruğum altına alacağım."

قَالَ اَرَاَيْتَكَ هٰذَا الَّذ۪ي كَرَّمْتَ عَلَيَّۘ لَئِنْ اَخَّرْتَنِ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ لَاَحْتَنِكَنَّ ذُرِّيَّتَهُٓ اِلَّا قَل۪يلاً

Kale e raeyteke hazellezi kerremte aley, le in ahharteni ila yevmil kıyameti le ahtenikenne zurriyyetehu illa kalila.

Allah, "Git! Onlardan kim sana uyarsa, bilin ki bunun karşılığı tam bir karşılık olarak Cehennem'dir." dedi.

قَالَ اذْهَبْ فَمَنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ فَاِنَّ جَهَنَّمَ جَزَٓاؤُ۬كُمْ جَزَٓاءً مَوْفُوراً

Kalezheb fe men tebiake minhum fe inne cehenneme cezaukum cezaen mevfura.

"Onlardan, gücünün yettiğini sesinle ayart. Atlıların ve yayalarınla onları yaygara ile yönlendir. Mallarında ve çocuklarında onlara ortak ol. Ve onlara vaatlerde bulun. Şeytanın vadettikleri gururdan başka bir şey değildir."

وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ وَاَجْلِبْ عَلَيْهِمْ بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِي الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِ وَعِدْهُمْۜ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُوراً

Vestefziz menisteta'te minhum bi savtike ve eclib aleyhim bi haylike ve recilike ve şarikhum fil emvali vel evladi vaıdhum, ve ma yaiduhumuş şeytanu illa gurura.

"Bana yönelmiş kullarım üzerinde, senin bir sultanın yoktur. Vekil olarak Rabb'in yeter."

اِنَّ عِبَاد۪ي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌۜ وَكَفٰى بِرَبِّكَ وَك۪يلاً

İnne ibadi leyse leke aleyhim sultan, ve kefa bi rabbike vekila.

Rabb'iniz, lütfundan arayasınız diye sizin için denizde gemileri yürütendir. O'nun size olan rahmeti kesintisizdir.

رَبُّكُمُ الَّذ۪ي يُزْج۪ي لَكُمُ الْفُلْكَ فِي الْبَحْرِ لِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّهُ كَانَ بِكُمْ رَح۪يماً

Rabbukumullezi yuzci lekumul fulke fil bahri li tebtegu min fadlih, innehu kane bi kum rahima.

Denizde bir sıkıntı size dokunduğu zaman, O'ndan başka yalvardıklarınız kaybolup gider. Fakat sizi karaya çıkarınca, yüz çevirirsiniz. İnsan çok nankördür.

وَاِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فِي الْبَحْرِ ضَلَّ مَنْ تَدْعُونَ اِلَّٓا اِيَّاهُۚ فَلَمَّا نَجّٰيكُمْ اِلَى الْبَرِّ اَعْرَضْتُمْۜ وَكَانَ الْاِنْسَانُ كَفُوراً

Ve iza messekumud durru fil bahri dalle men ted'une illa iyyah, fe lemma neccakum ilel berri a'radtum, ve kanel insanu kefura.

Peki, sizi karada yerin dibine geçirmesinden veya üzerinize bir kasırga göndermesinden güvende misiniz? Sonra kendinize bir vekil de bulamazsınız.

اَفَاَمِنْتُمْ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمْ جَانِبَ الْبَرِّ اَوْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِباً ثُمَّ لَا تَجِدُوا لَكُمْ وَك۪يلاًۙ

E fe emintum en yahsife bikum canibel berri ev yursile aleykum hasiben summe la tecidu lekum vekila.

Ya da sizi tekrar oraya döndürüp de böylece üzerinize kasırgalar göndermeyeceğinden ve ettiğiniz nankörlük nedeniyle sizi boğmayacağından emin mi oldunuz? Sonra bu yaptığınızdan dolayı Bize karşı size yardım edecek birini bulamazsınız.

اَمْ اَمِنْتُمْ اَنْ يُع۪يدَكُمْ ف۪يهِ تَارَةً اُخْرٰى فَيُرْسِلَ عَلَيْكُمْ قَاصِفاً مِنَ الرّ۪يحِ فَيُغْرِقَكُمْ بِمَا كَفَرْتُمْۙ ثُمَّ لَا تَجِدُوا لَكُمْ عَلَيْنَا بِه۪ تَب۪يعاً

Em emintum en yuidekum fihi tareten uhra fe yursile aleykum kasıfen miner rihı fe yugrikakum bima kefertum summe la tecidu lekum aleyna bihi tebia.

Ant olsun ki insanoğlunu kerem sahibi kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Ve onları temiz şeylerle rızıklandırdık. Onları, yarattıklarımızın birçoğuna üstün kıldık.

وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَن۪ٓي اٰدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلٰى كَث۪يرٍ مِمَّنْ خَلَقْنَا تَفْض۪يلاً۟

Ve lekad kerremna beni ademe ve hamelnahum fil berri vel bahri ve razaknahum minet tayyibati ve faddalnahum ala kesirin mimmen halakna tafdila.

O gün, bütün insanları imamlarıyla çağırırız. O gün kimin kitabı sağından verilirse, işte onlar kendi kitaplarını okurlar ve kıl kadar haksızlığa uğratılmazlar.

يَوْمَ نَدْعُوا كُلَّ اُنَاسٍ بِاِمَامِهِمْۚ فَمَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِيَم۪ينِه۪ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَقْرَؤُ۫نَ كِتَابَهُمْ وَلَا يُظْلَمُونَ فَت۪يلاً

Yevme ned'u kulle unasin bi imamihim, fe men utiye kitabehu bi yeminihi fe ulaike yakreune kitabehum ve la yuzlemune fetila.

Bu dünyada kör olan, ahirette de kör olacaktır. Yol bulma bakımından körden daha şaşkın olacaktır.

وَمَنْ كَانَ ف۪ي هٰذِه۪ٓ اَعْمٰى فَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ اَعْمٰى وَاَضَلُّ سَب۪يلاً

Ve men kane fi hazihi a'ma fe huve fil ahıreti a'ma ve edallu sebila.

Onlar, fitneyle neredeyse seni, sana vahyettiğimizden ayırarak, ondan başkasını Bize karşı uyduran bir iftiracı konumuna düşüreceklerdi. O zaman seni halil edinirlerdi.

وَاِنْ كَادُوا لَيَفْتِنُونَكَ عَنِ الَّـذ۪ٓي اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ لِتَفْتَرِيَ عَلَيْنَا غَيْرَهُۗ وَاِذاً لَاتَّخَذُوكَ خَل۪يلاً

Ve in kadu le yeftinuneke anillezi evhayna ileyke li tefteriye aleyna gayreh ve izen lettehazuke halila.

Seni dirençli kılmasaydık, ant olsun ki sen, neredeyse az da olsa onlara eğilim gösterecektin.

وَلَوْلَٓا اَنْ ثَبَّتْنَاكَ لَقَدْ كِدْتَ تَرْكَنُ اِلَيْهِمْ شَيْـٔاً قَل۪يلاًۗ

Ve lev la en sebbetnake lekad kidte terkenu ileyhim şey'en kalila.

O durumda sana, hayatın da ölümün de azabını tattırırdık. Sonra Bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.

اِذاً لَاَذَقْنَاكَ ضِعْفَ الْحَيٰوةِ وَضِعْفَ الْمَمَاتِ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ عَلَيْنَا نَص۪يراً

İzen le ezaknake di'fal hayati ve di'fal memati summe la tecidu leke aleyna nasira.

Neredeyse seni bulunduğun yerden çıkman için tedirgin etmeyi başaracaklardı. Eğer öyle olsaydı, onlar da senin ardından ancak az bir süre kalabilirlerdi.

وَاِنْ كَادُوا لَيَسْتَفِزُّونَكَ مِنَ الْاَرْضِ لِيُخْرِجُوكَ مِنْهَا وَاِذاً لَا يَلْبَثُونَ خِلَافَكَ اِلَّا قَل۪يلاً

Ve in kadu le yestefizzuneke minel ardı li yuhricuke minha ve izen la yelbesune hilafeke illa kalila.

Senden önce de gönderdiğimiz resullerimize uyguladığımız sünnetimiz budur. Bizim sünnetimizde bir değişiklik bulamazsın.

سُنَّةَ مَنْ قَدْ اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنْ رُسُلِنَا وَلَا تَجِدُ لِسُنَّتِنَا تَحْو۪يلاً۟

Sunnete men kad erselna kableke min rusulina ve la tecidu li sunnetina tahvila.

Güneş'in batmasından gecenin karanlığı bastırıncaya kadar salatı ikame et. Ve fecrin kuranı; kuşkusuz fecrin kuranı tanıklıdır.

اَقِمِ الصَّلٰوةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ اِلٰى غَسَقِ الَّيْلِ وَقُرْاٰنَ الْفَجْرِۜ اِنَّ قُرْاٰنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُوداً

Ekımis salate li dulukiş şemsi ila gasakıl leyli ve kur'anel fecr, inne kur'anel fecri kane meşhuda.

Sana özgü nafile olarak gecenin bir kısmında onunla fetehecced et. Umulur ki Rabb'in seni makamı mahmuda ulaştırır.

وَمِنَ الَّيْلِ فَـتَهَجَّدْ بِه۪ نَافِلَةً لَكَۗ عَسٰٓى اَنْ يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَاماً مَحْمُوداً

Ve minel leyli fe tehecced bihi nafileten lek, asa en yeb'aseke rabbuke makamen mahmuda.

De ki: "Rabb'im! Beni doğru bir girişle girdir ve beni doğru bir çıkış ile çıkar. Ve bana katından bir sultan ver."

وَقُلْ رَبِّ اَدْخِلْن۪ي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَاَخْرِجْن۪ي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَلْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ سُلْطَاناً نَص۪يراً

Ve kul rabbi edhılni mudhale sıdkın ve ahricni muhrece sıdkın vec'al li min ledunke sultanen nasira.

De ki: "Hakk geldi, Batıl yok oldu." Kuşkusuz ki Batıl yok olmaya mahkumdur.

وَقُلْ جَٓاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُۜ اِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقاً

Ve kul cael hakku ve zehekal batıl, innel batıle kane zehuka.

Kur'an'dan indirdiğimiz şeyler, mü'minler için şifadır, rahmettir. Zalimlerin ise yalnızca hüsranını arttırır.

وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْاٰنِ مَا هُوَ شِفَٓاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَۙ وَلَا يَز۪يدُ الظَّالِم۪ينَ اِلَّا خَسَاراً

Ve nunezzilu minel kur'ani ma huve şifaun ve rahmetun lil mu'minine ve la yeziduz zalimine illa hasara.

Ve kimi insana nimet verdiğimiz zaman, yüz çevirerek uzaklaşır. Ve ona bir kötülük dokunduğunda umutsuzluğa düşer.

وَاِذَٓا اَنْعَمْنَا عَلَى الْاِنْسَانِ اَعْرَضَ وَنَاٰ بِجَانِبِه۪ۚ وَاِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ كَانَ يَؤُ۫ساً

Ve iza en'amna alel insani a'rada ve neabi canibih, ve iza messehuş şerru kane yeusa.

De ki: "Herkes kendi karakterine göre davranır. Rabb'in, kimin doğru yolu seçtiğini iyi bilir."

قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلٰى شَاكِلَتِه۪ۜ فَرَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَنْ هُوَ اَهْدٰى سَب۪يلاً۟

Kul kullun ya'melu ala şakiletih, fe rabbukum a'lemu bi men huve ehda sebila.

Sana ruhtan soruyorlar. De ki: "Ruh, Rabb'imin işindendir. Ve size ilimden çok az verilmiştir."

وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الرُّوحِۜ قُلِ الرُّوحُ مِنْ اَمْرِ رَبّ۪ي وَمَٓا اُو۫ت۪يتُمْ مِنَ الْعِلْمِ اِلَّا قَل۪يلاً

Ve yes'eluneke anir ruh, kulir ruhu min emri rabbi ve ma utitum minel ilmi illa kalila.

Eğer dilersek, sana vahyettiklerimizi ortadan kaldırırız; sonra Bize karşı kendine bir vekil bulamazsın.

وَلَئِنْ شِئْنَا لَنَذْهَبَنَّ بِالَّـذ۪ٓي اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ بِه۪ عَلَيْنَا وَك۪يلاًۙ

Ve lein şi'na le nezhebenne billezi evhayna ileyke summe la tecidu leke bihi aleyna vekila.

Ancak bu, Rabb'inden bir rahmettir. O'nun, senin üzerindeki lütfu çok büyüktür.

اِلَّا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّ فَضْلَهُ كَانَ عَلَيْكَ كَب۪يراً

İlla rahmeten min rabbik, inne fadlehu kane aleyke kebira.

De ki: "Eğer ins ve cinn bu Kur'an'ın benzerini getirmek için bir araya gelseler ve birbirlerine yardımcı olsalar yine de onun benzerini ortaya koyamazlar."

قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلٰٓى اَنْ يَأْتُوا بِمِثْلِ هٰذَا الْقُرْاٰنِ لَا يَأْتُونَ بِمِثْلِه۪ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَه۪يراً

Kul leinictemeatil insu vel cinnu ala en ye'tu bi misli hazel kur'ani la ye'tune bi mislihi ve lev kane ba'duhum li ba'dın zahira.

Ant olsun Biz, bu Kur'an'da insanlara her türlü örneği verdik. Buna rağmen insanların çoğu yine de Kafirlikte diretti.

وَلَقَدْ صَرَّفْنَا لِلنَّاسِ ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍۘ فَاَبٰٓى اَكْثَرُ النَّاسِ اِلَّا كُفُوراً

Ve lekad sarrafna lin nasi fi hazel kur'ani min kulli meselin fe eba ekserun nasi illa kufura.

"Yerden bizim için bir pınar fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız." dediler.

وَقَالُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكَ حَتّٰى تَفْجُرَ لَنَا مِنَ الْاَرْضِ يَنْبُوعاًۙ

Ve kalu len nu'mine leke hatta tefcure lena minel ardı yenbua.

"Veya senin hurma ve üzüm bağlarından bir bahçen olmalı ve aralarından gürül gürül nehirler akıtmalısın."

اَوْ تَكُونَ لَكَ جَنَّةٌ مِنْ نَخ۪يلٍ وَعِنَبٍ فَتُفَجِّرَ الْاَنْهَارَ خِلَالَهَا تَفْج۪يراًۙ

Ev tekune leke cennetun min nahilin ve inebin fe tufeccirel enhare hılaleha tefcira.

"Veya iddia ettiğin gibi, göğü paramparça edip üzerimize yıkmalısın. Veya Allah'ı ve melekleri karşımıza çıkarmalısın."

اَوْ تُسْقِطَ السَّمَٓاءَ كَمَا زَعَمْتَ عَلَيْنَا كِسَفاً اَوْ تَأْتِيَ بِاللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ قَب۪يلاًۙ

Ev tuskıtas semae kema zeamte aleyna kisefen ev te'tiye billahi vel melaiketi kabila.

"Veya altından bir evin olmalı, ya da göğe yükselmelisin. Çıksan dahi, bize oradan okuyacağımız bir kitap indirmedikçe senin yükselişine asla inanmayız. De ki: "Benim Rabb'im noksanlıklardan arıdır. Ben, bir beşer ve resulden başka bir şey miyim ki?"

اَوْ يَكُونَ لَكَ بَيْتٌ مِنْ زُخْرُفٍ اَوْ تَرْقٰى فِي السَّمَٓاءِۜ وَلَنْ نُؤْمِنَ لِرُقِيِّكَ حَتّٰى تُنَزِّلَ عَلَيْنَا كِتَاباً نَقْرَؤُ۬هُۜ قُلْ سُبْحَانَ رَبّ۪ي هَلْ كُنْتُ اِلَّا بَشَراً رَسُولاً۟

Ev yekune leke beytun min zuhrufin ev terka fis sema, ve len nu'mine li rukıyyike hatta tunezzile aleyna kitaben nakreuh, kul subhane rabbi hel kuntu illa beşeren resula.

İnsanlara, doğru yola ileten rehber gelince, onları iman etmekten alıkoyan şey, "Allah, ölümlü bir beşeri mi resul gönderdi?" şeklindeki anlayışlarıdır.

وَمَا مَنَعَ النَّاسَ اَنْ يُؤْمِنُٓوا اِذْ جَٓاءَهُمُ الْهُدٰٓى اِلَّٓا اَنْ قَالُٓوا اَبَعَثَ اللّٰهُ بَشَراً رَسُولاً

Ve ma menean nase en yu'minu iz cae humul huda illa en kalu e beasallahu beşeren resula.

De ki: "Eğer yeryüzünün sakinleri melekler olsaydı, elbette onlara gökten resul olarak bir melek gönderirdik."

قُلْ لَوْ كَانَ فِي الْاَرْضِ مَلٰٓئِكَةٌ يَمْشُونَ مُطْمَئِنّ۪ينَ لَنَزَّلْنَا عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَٓاءِ مَلَكاً رَسُولاً

Kul lev kane fil ardı melaiketun yemşune mutmainnine le nezzelna aleyhim mines semai meleken resula.

De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter." Kuşkusuz O, kulları için Her Şeyden Haberdar Olan'dır, Her Şeyi Gören'dir.

قُلْ كَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يداً بَيْن۪ي وَبَيْنَكُمْۜ اِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِه۪ خَب۪يراً بَص۪يراً

Kul kefa billahi şehiden beyni ve beynekum, innehu kane bi ıbadihi habiren basira.

Allah, kime hidayet etmişse, işte o doğru yolu bulmuştur. Kimi de saptırırsa, onun için, O'ndan başka veliler bulamazsın. Kıyamet Günü, onları; kör, sağır ve dilsiz olarak yüzüstü sürünür durumda mahşer yerine toplarız. Onların varacakları yer Cehennem'dir. O ne zaman dinse, onlara ateşi artırırız.

وَمَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِۚ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِه۪ۜ وَنَحْشُرُهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عَلٰى وُجُوهِهِمْ عُمْياً وَبُكْماً وَصُماًّۜ مَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ كُلَّمَا خَبَتْ زِدْنَاهُمْ سَع۪يراً

Ve men yehdillahu fe huvel muhted, ve men yudlil fe len tecide lehum evliyae min dunih, ve nahşuruhum yevmel kıyameti ala vucuhihim umyen ve bukmen ve summa, me'vahum cehennem, kullema habet zidnahum saira.

Onların, cezalandırılmalarının nedeni, ayetlerimizi inkar etmelerinden ve "Biz bir yığın kemik ve ufalanmış toz haline geldikten sonra mı yeni bir yaratılışla diriltilecekmişiz?" diye alay etmeleridir.

ذٰلِكَ جَزَٓاؤُ۬هُمْ بِاَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاٰيَاتِنَا وَقَالُٓوا ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً وَرُفَاتاً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقاً جَد۪يداً

Zalike cezauhum bi ennehum keferu bi ayatina ve kalu e iza kunna izamen ve rufaten e inna le meb'usune halkan cedida.

Gökleri ve yeri yaratan Allah'ın, tıpkı bunlar gibi, yeni yaratmalara da gücünün yeteceğini görmüyorlar mı? Kendileri için bir gün sona ereceği kesin olan bir süre tayin etmiştir. Zalimlerin yaptıkları Küfr'den başka bir şey değildir.

اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ قَادِرٌ عَلٰٓى اَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُمْ وَجَعَلَ لَهُمْ اَجَلاً لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ فَاَبَى الظَّالِمُونَ اِلَّا كُفُوراً

E ve lem yerev ennallahellezi halakas semavati vel arda kadirun ala en yahluka mislehum ve ceale lehum ecelen la reybe fih, fe ebaz zalimune illa kufura.

De ki: "Eğer siz, Rabb'imin rahmet hazinelerine sahip olsaydınız, tükenir endişesi ile kimseye bir şey vermezdiniz. Kimi insan çok cimridir."

قُلْ لَوْ اَنْتُمْ تَمْلِكُونَ خَزَٓائِنَ رَحْمَةِ رَبّ۪ٓي اِذاً لَاَمْسَكْتُمْ خَشْيَةَ الْاِنْفَاقِۜ وَكَانَ الْاِنْسَانُ قَتُوراً۟

Kul lev entum temlikune hazaine rahmeti rabbi izen le emsektum haşyetel infak, ve kanel insanu katura.

Ant olsun ki Biz Musa'ya apaçık dokuz ayet verdik. İsrailoğulları'na sor. Onlara geldiğinde, Firavun ona, "Ey Musa! Ben kesinlikle büyülenmiş olduğunu görüyorum." demişti.

وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسٰى تِسْعَ اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍ فَسْـَٔلْ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اِذْ جَٓاءَهُمْ فَقَالَ لَهُ فِرْعَوْنُ اِنّ۪ي لَاَظُنُّكَ يَا مُوسٰى مَسْحُوراً

Ve lekad ateyna musa tis'a ayatin beyyinatin fes'el beni israile iz caehum fe kale lehu fir'avnu inni le ezunnuke ya musa meshura.

Musa: "Bunları uyarıcı, aydınlatıcı olarak göklerin ve yerin Rabb'inden başkasının indirmediğini sen bildin. Ey Firavun! Ben de senin mahvolduğunu görüyorum". dedi.

قَالَ لَقَدْ عَلِمْتَ مَٓا اَنْزَلَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اِلَّا رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ بَصَٓائِرَۚ وَاِنّ۪ي لَاَظُنُّكَ يَا فِرْعَوْنُ مَثْبُوراً

Kale lekad alimte ma enzele haulai illa rabbus semavati vel ardı basair, ve inni le ezunnuke ya fir'avnu mesbura.

Bunun üzerine yeryüzünü onlara dar etti. Biz, onu ve beraberinde olanların tamamını suda boğduk.

فَاَرَادَ اَنْ يَسْتَفِزَّهُمْ مِنَ الْاَرْضِ فَاَغْرَقْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ جَم۪يعاًۙ

Fe erade en yestefizzehum minel ardı fe agraknahu ve men meahu cemia.

Arkasından İsrailoğulları'na, "güven içinde o yerde yerleşin! Sonra ahiret için verilen süre dolunca hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz." dedik.

وَقُلْنَا مِنْ بَعْدِه۪ لِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اسْكُنُوا الْاَرْضَ فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ الْاٰخِرَةِ جِئْنَا بِكُمْ لَف۪يفاًۜ

Ve kulna min ba'dihi li beni israileskunul arda fe iza cae va'dul ahıreti ci'na bikum lefifa.

Onu hakk ile indirdik. Ve hakk ile indi. Seni, haber verici ve uyarıcı olmandan başka bir şey için göndermedik.

وَبِالْحَقِّ اَنْزَلْنَاهُ وَبِالْحَقِّ نَزَلَۜ وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا مُبَشِّراً وَنَذ۪يراًۢ

Ve bil hakkı enzelnahu ve bil hakkı nezel, ve ma erselnake illa mubeşşiren ve nezira.

Kur'an'ı; onu, zamana yayarak insanlara duyurman için bölümler halinde birbiri ardınca indirdik.

وَقُرْاٰناً فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَاَهُ۫ عَلَى النَّاسِ عَلٰى مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنْز۪يلاً

Ve kur'anen faraknahu li takreehu alen nasi ala muksin ve nezzelnahu tenzila.

De ki: "Ona ister inanın ister inanmayın; daha önce kendilerine ilim verilenler, o, onlara okunduğu zamanlar, çeneleri üzerine secdeye kapanırlar."

قُلْ اٰمِنُوا بِه۪ٓ اَوْ لَا تُؤْمِنُواۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ مِنْ قَبْلِه۪ٓ اِذَا يُتْلٰى عَلَيْهِمْ يَخِرُّونَ لِلْاَذْقَانِ سُجَّداًۙ

Kul aminu bihi ev la tu'minu, innellezine utul ilme min kablihi iza yutla aleyhim yahırrune lil ezkani succeda.

Ve derler ki: "Rabb'imiz her şeyden yücedir. Rabb'imizin uyarısı kesinlikle gerçekleşecektir.

وَيَقُولُونَ سُبْحَانَ رَبِّنَٓا اِنْ كَانَ وَعْدُ رَبِّنَا لَمَفْعُولاً

Ve yekulune subhane rabbina in kane va'du rabbina le mef'ula.

Onlar, ağlayarak çeneleri üzerine kapanırlar. Bu onların huşularını artırır.

وَيَخِرُّونَ لِلْاَذْقَانِ يَبْكُونَ وَيَز۪يدُهُمْ خُشُوعاً

Ve yahırrune lil ezkani yebkune ve yeziduhum huşua.

De ki: "İster Allah diye çağırın ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın en iyi isimler O'nundur." Salatında ne fazla yükselt ne de fazla kıs. Bu ikisi arasında bir yol tut.

قُلِ ادْعُوا اللّٰهَ اَوِ ادْعُوا الرَّحْمٰنَۜ اَياًّ مَا تَدْعُوا فَلَهُ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰىۚ وَلَا تَجْهَرْ بِصَلَاتِكَ وَلَا تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذٰلِكَ سَب۪يلاً

Kulid'ullahe evid'ur rahman, eyyen ma ted'u fe lehul esmaul husna, ve la techer bi salatike ve la tuhafit biha vebtegı beyne zalike sebila.

Ve de ki: "Hamd, çocuk edinmeyen Allah'a özgüdür. O'nun mülkte ortağı yoktur. O'nun acizlikten dolayı bir veliye de ihtiyacı yoktur." O'nu tam bir yüceltme ile yücelt.

وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَداً وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَر۪يكٌ فِي الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ وَلِيٌّ مِنَ الذُّلِّ وَكَبِّرْهُ تَكْب۪يراً

Ve kulil hamdu lillahillezi lem yettehız veleden ve lem yekun lehu şerikun fil mulki ve lem yekun lehu veliyyun minez zulli ve kebbirhu tekbira.